İsraf, kelime anlamı olarak bakıldığında sadece yeme-içmede değil, her konuda haddi aşmak, saçıp savurmak ve sorumsuzca davranmak manasına gelir. Dolayısıyla israfı sadece çok yemek anlamında algılamak, bu kavramın ihtiva ettiği derin manalara haksızlık olur. Nitekim insan kendini de israf eder. İnsanın günahlara dalması, Peygamberlere uymaması, onların kılavuzluğunu reddetmesi de israftır. Tüm Müslümanların bu nedenle israf konusuna özellikle dikkat etmesi gerekir.
İsraf, kelime anlamı olarak bakıldığında sadece yeme-içmede değil, her konuda haddi aşmak, saçıp savurmak ve sorumsuzca davranmak manasına gelir. Dolayısıyla israfı sadece çok yemek anlamında algılamak, bu kavramın ihtiva ettiği derin manalara haksızlık olur. Nitekim insan kendini de israf eder. İnsanın günahlara dalması, Peygamberlere uymaması, onların kılavuzluğunu reddetmesi de israftır. Tüm Müslümanların bu nedenle israf konusuna özellikle dikkat etmesi gerekir. Dolayısıyla israfı sadece çok yiyip içmeye engel koyarken gündeme getirmek, bu kavramın ihtiva ettiği derin manalara haksızlık olacaktır.
İsraf aynı zamanda aşağılık duygusunu bastırmak için yapılan bir güç gösterisidir.
Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmelerde şöyle buyurur:
“…İsraf etmeyin; çünkü Allah, israf edenleri sevmez.” (el-En’âm, 141)
“İsraf edenler şeytanların arkadaşlarıdır...” (el-İsrâ, 27)
Allah Resûlü de şöyle buyurmuşlardır:
“Allah Teâlâ size; ana-babaya itaatsizlik etmeyi, verilmesi gerekeni vermeyip almaya hakkı olmayan şeyi istemeyi ve kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeyi haram kılmış; dedikodu yapmayı, çok soru sormayı ve malı israf etmeyi de mekruh kılmıştır.” (Buhârî, İstikrâz 19, Edeb 6)
Malı israf etmek, onu Cenâb-ı Hakk’ın râzı olmadığı bir sûrette harcamak demektir. Mal, insanın zarurî ihtiyaçlarını temin etmesine ve kimseye el açmadan huzur içinde yaşamasına vesîledir. Lâkin onu har vurup harman savuranlar, bir müddet sonra başkalarına muhtaç duruma düşerler. Diğer bir ifâdeyle, malı Allah yolunda harcayıp âhiret azığı yapmak, makbul ve sâlih bir ameldir. İhtiyacı olan yakınlarından başlamak üzere insan malını dilediği gibi harcayabilir; bu harcama helâldir. Dînin yasakladığı yerlere harcamak ise haramdır.
Bir de canın istediği, nefsin arzu ettiği yerlere yapılan mübah harcamalar vardır. İnsanların hâline ve mal varlığına göre farklılık arz etmekle beraber, bu nevî harcamalar ekseriyetle israf sayılmaz. Örf ve gelenekler de bu hususta bir ölçüdür. Çok zengin bir kimsenin bazı meşrû zevkleri için yaptığı bir harcama mâkul karşılanabildiği hâlde, orta halli birinin aynı şekildeki bir harcaması, israf sayılabilir.
Şu âyet-i kerîme, malın sarf edilişi husûsunda en sağlam ölçüyü ortaya koymaktadır:
“Rahmân’ın o has kulları ki, harcadıkları zaman ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.” (el-Furkân, 67)
İslâm peygamberi Hz. Muhammed (asm), Müslümanlar için bu konuda da bir örnektir. Bununla ilgili Kur'an-ı Kerim’de Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Andolsun, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır.” (Ahzab suresi, 21.)
Peygamberimiz (asm)'in ailesinde israf yapmamaya özen gösterilirdi. Çünkü israf gereksiz yere harcamak, saçıp savurmaktır; bu nedenle Allah tarafından yasaklanmıştır. Allah’ın verdiği nimetlerden ihtiyacı kadar faydalanmak gerekir. Peygamberimize (asm) göre, hangi konu olursa olsun, sınırı aşmak, ölçüsüz hareket etmek israftır. Yüce Allah da “Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz...” buyurarak israfı yasaklamıştır.
Peygamberimiz (asm) çok sade bir hayat sürdürmüştür. O gençliğinde ve Hz. Hatice (r.anha) ile evlendikten sonra, ticaret yapmış ve varlıklı bir aile hâline gelmiştir. Buna rağmen o hiçbir zaman sade yaşantısını terk etmemiştir. Onun kıyafetleri, sade ve gösterişten uzaktı. Ev eşyaları konusunda da israftan sakınırdı. Onun evine, ihtiyaç olmayacak eşyalar satın alınmaz, ihtiyaç olan eşyalar kullanılırdı. Yiyecekler konusunda da israftan sakınılırdı. Evdeki ekmek artıkları atılmaz, mutlaka değerlendirilirdi. Yemekler israf edilmez, sofrada fazla çeşit bulundurulmazdı. Kızı Fatma (r.anha)'nın düğünü çok sade olmuş, lüks ve israftan kaçınılmıştır.
Bir gün Peygamberimiz (asm), sahabîlerden birinin abdest alırken suyu israf ettiğini görür. “Bu israf nedir?” diye sorar. Bunun üzerine sahabî, “Abdestte israf olur mu?” diye karşılık verir. Peygamberimiz (asm): “Evet, akan bir nehrin kenarında bile olsan, normal bir miktarın üzerinde su kullanman israf olur.” buyurur.