Su, tüm canlıların yaşamlarını sürdürebilmesi için gerekli olan yeri doldurulamaz bir kaynaktır. Günümüzde küresel ısınma sebebiyle, suyun önemi gittikçe daha fazla artmaktadır. Yeryüzündeki tatlı su oranı mevcut tüm suların yüzde 0.01’ini oluşturmaktadır. Tatlı suyun büyük bir çoğunluğunu ise yüzde 97 oranında yer altı suları sağlamaktadır. Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili, havza, ırmak ve barajları ile zengin bir ülke olması, Türkiye’de su sorunu yaşanmayacağı yanılgısı oluşturmaktadır. Oysaki şu anda Türkiye’de kişi başına yılda 1.519 m3 su düşmekte; bu su oranı ise Türkiye’nin “su sıkıntısı çeken” bir ülke olduğu göstermektedir. Nüfus artışı ve hızla büyüyen şehirleri ile Türkiye, “su fakiri” olma yolunda hızla ilerlemektedir. O nedenle Türkiye’de yer üstü sularının varlığı ve kalitesi ne kadar önemli ise yer altı sularının varlığı ve kalitesi de bir o kadar önemlidir. Dünyadaki yer altı sularını; okyanuslar, kutup buzulları, denizler, göller, akarsular, kar ve yağmur suları oluşturmaktadır. Yer altı sularının yüzde 65’i tarım alanlarında, yüzde 25’i içme ve kullanım amacıyla, yüzde 10’u ise sanayi ve endüstride tüketilmektedir. Tarım ve su birbirinden ayrılamaz bir bütündür. Tarım çalışanları, su yeterli olmadığında ya da ekonomik olarak suyu elde edemedikleri zaman, genellikle yer altı suyundan yararlanma yoluna başvurmaktadırlar. Yer altı sularının değeri, yalnızca yaygın olarak bulunabilmesi ve kullanılabilmesi ile değil aynı zamanda kalitesinin iyi olması ile de anlaşılmaktadır. Suyun kalitesi, kullanım amacının belirlenmesinde önemli bir etkendir. Günümüzde yer altı sularının başlıca kullanım alanları; tarım, evsel gereksinimler, sanayi ve endüstri alanlarını kapsamaktadır. Evlerde kullanılan su; sağlığa zararlı olan ağır metalleri, hastalık yapıcı bakteri ajanlarını, pestisitleri içermemeli ve aynı zamanda tat ve kokusu güzel olmalıdır. Su kalitesinin bozulması direkt olarak su kirliliğine yol açmaktadır. Yer altı suları insan faaliyetleri ya da doğal kaynaklardan ötürü kirlenebilmektedir.
Bu durumun ise halk sağlığı ve çevre kirliliği üzerinde büyük bir etkisi vardır.
İnsanların sağlıklı bir yaşam sürebilmeleri ve hayatlarını devam ettirebilmeleri için elzem olan suyun içme ve kullanım standartlarına uygun olması gerekmektedir. Bu standartları belirleyen gerekli parametreler suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerinin bilinmesi, kullanım amacına uygun şekilde bu niteliklerinin belirli sınırlar içerisinde olması, özellikle içme sularında sağlığı kötü yönde etkileyecek mikroorganizmaların bulunmaması ve organik madde ve aşırı mineralden arındırılmış olması gerekmektedir. Su kirletici maddelerin toksik ve kanserojen etkilerinin yanı sıra metabolizmada birikme özelliği de vardır.
Aydın ili toprak, su ve iklim özellikleri bakımından yüksek bir tarım potansiyeline sahiptir. Su, tarımsal üretim faaliyetini ve sürdürülebilirliğini etkileyen en önemli faktördür. Bu sebeple su kaynakları, tarımsal üretimin arttırılması ve iyileştirilmesinde anahtar rol oynar. Aydın İli Türkiye’de küresel iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklığın en fazla hissedildiği ve önümüzdeki süreçte daha da fazla hissedileceği Büyük Menderes Havzasında yer almaktadır. Büyük Menderes Havzasının en önemli yer üstü su kaynağı olan Büyük Menderes Nehri şu anda Türkiye’nin en kirli 3’cü nehri olması dışında her geçen yıl giderek artan su akışında azalma yani kuraklık sorunu ile de karşı karşıyadır. Nitekim 2021 yılı yaz aylarında Büyük Menderes Nehri tamamen kurudu, tarımsal sulamada büyük sorunlar yaşandı, çiftçiler tarımsal sulama için kentsel ve endüstriyel atıksuları kullanmak durumunda kaldı. Yerel ve merkezi siyasi yönetim, Aydın Ziraat Odaları Büyük Menderes Nehrindeki kirlilik ve kurumaya sebep olan insan kaynaklı faktörlere çözüm üretmek yerine, çözümü havzada yeni artezyen kuyuları açılması olarak sundular. Oysaki Büyük Menderes Havzasında zaten olması gerekenden fazla artezyen kuyuları mevcut. Artezyen kuyularındaki bu sayısal fazlalık, kuyuların kontrolsüz yapılması ve kullanılması sonucu havzada yer altı sularında giderek artan şekilde azalma meydana gelmekte. Artezyen kuyu sularının Aydın’da tarımsal, evsel, sanayi amaçlı kullanımında yaşanılan çok önemli bir problemde, artezyen kuyu sularının bölgelere göre farklılık göstermekle birlikte taşıdıkları fiziksel, kimyasal, biyolojik, radyoaktif kirlilik ve bu kirliliğin sebep olduğu sonuçlardır.
DSİ’nin 2010 yılında yaptığı çalışmaya göre Aydın’da 15 binin üzerinde sulama amaçlı kullanılan artezyen kuyusu var. Germencik ilçesi ve bu ilçeye bağlı Turanlar, Ömerbeyli, Reisköy, Mursallı ve Gümüşyeniköy arazilerindeki bazı artezyen kuyu sularında standartların çok üstünde Bor, Nitrit, Nitrat ve Amonyak saptanmış. Germencik ilçesi ve mahallelerindeki artezyen kuyu sularında kirlilik yapabilecek en önemli sebep Germencik ilçesinin dünyada Jeotermal Başkenti haline gelmesine sebep olan jeotermal santrallerdir.
Diğer sebepler ise Gümüşyeniköy’deki Organize Sanayi ve kontrolsüz pestisit kullanımıdır. Bugün Germencik ve mahallelerindeki artezyen kuyu sularındaki kirlilik, bu kirli suların tarımsal sulama ve evsel kullanımı sonucu tarımsal ürünlerin güvenliğinde ve insan sağlığında yaşanılan problemler çok daha büyük tehlike ile karşı karşıyadır. Çünkü içinde bulunduğumuz 2022 yılında Germencik ilçesi ve mahallelerinde DSİ’nin 2010 yılında yaptığı çalışma zamanda var olan jeotermal santrallerden en az 10 tane daha fazla jeotermal santral yapıldı ve kontrolsüz çalışmakta, Gümüşyeniköy’de de var olan Organize Sanayiye büyütülme çalışmaları yapılmakta.
ADÜ’den Reyhan Hansu 2018 -2019 yılı sonbahar ve kış aylarında Germencik, Kuşadası, Köşk, Çine, Söke, Yenipazar, Bozdoğan, Efeler (Merkez) ve Koçarlı ilçelerinde bulunan artezyen kuyu sularında “Artezyen Kuyu Sularının Fizikokimyasal Değerlendirmesi” adlı tez çalışması yaptı. Bu çalışma sonuçlarında; Elektriksel iletkenlik (EC) Efeler ve Söke’de; Bulanıklık Germencik ve Söke’de; Toplam su sertliği Germencik, Söke, Umurlu, Işıklı’da; Askıda katı madde Koçarlı, Kuşadası, Bozdoğan, Kuşadası, Bozdoğan, Işıklı, Efeler, Köşk ve Germencik’te; Klorür Efeler, Germencik ve Söke’de; Potasyum ve Mangan tüm ölçümlerde; Bor Efeler ve Germencik’te; Sodyum Efeler, Germencik ve Söke’de; Amonyak Söke’de yüksek olarak saptandı. Reyhan Hansu’ya göre Aydın İli Germencik, Söke ve Efeler ilçesi su örneklerinin analiz sonuçları bu ilçelerde endüstriyel ve evsel kirlenmenin bulunduğunu düşündürmektedir. Germencik ve Efeler ilçe sınırları içinde en fazla bulunan ve en fazla endüstriyel kirlilik yapan kuruluşlar ise jeotermal santrallerdir.
Yeraltı suları, Aydın ilinin su güvenliği ve geleceğinin sigortasıdır. Kontrolsüz ve denetimsiz artezyen kuyuların giderek artması, Aydın’da yeraltı suların varlığını ve geleceğini tehlikeye düşürmektedir. Çok daha büyük tehlike ise Aydın’da yeraltı sularının endüstriyel ve kentsel atıksular/atıklar, jeotermal akışkanlar, tarım ilaçları, hayvansal atıklar nedeni ile biyolojik, kimyasal ve radyoaktif kirliliğe maruz kalması sonucu yeraltı sularının kullanılamaz hale gelmesidir.