İnsanoğlunun, kendisine, ailesine, yaşadığı topluma ve bütün dünyaya faydalı bir yaşam sürdürebilmesi için en gerekli olan şeylerin başında ilim gelmektedir.
Yüce Dinimiz İslam’da ilim, bütün erkek ve kadınlar için farz kılınmıştır. Nitekim ilk indirilen ayetlerde okumaya şöyle vurgu yapılmıştır. “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı “alak” dan yarattı. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.” (Alak, 96/1-5)
Cehaletin yaygın olduğu ve okuma-yazmaya hiç ilgi gösterilmediği, eğitim ve öğretimin aileden çocuklara taklitle intikalinin çerçevesi dışına çıkamadığı bir toplumda, yeni dinin bu ilk emirleri ile bu konuda inkılâp diyebileceğimiz bir değişmenin olduğuna işaret edilmiştir. Bu bakımdan tarihin izahı zor hadiselerinden biri olarak kabul edilen, İslam’ın başlangıçta gösterdiği çok hızlı gelişmesini, büyük çapta Hz. Peygamber (SAV)’in ilme, insan terbiyesine, eğitim ve öğretime verdiği önemde aramak gerekir. İlim, âlim, öğrenme, öğrenci; Kur’an-ı Kerim ve hadislerde yüceltilmiştir.
Allah, Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Allah, adaleti ayakta tutarak (delilleriyle) şu hususu açıklamıştır ki, kendisinden başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de (bunu ikrar etmişlerdir. Evet) mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'tan başka ilâh yoktur.” (Ali-İmran Suresi, 18. Ayet)
İlme giden yol eğitim ve öğretimle sağlanmaktadır. Sosyal yapıda iyiye doğru gelişimin öncüsü eğitim ve öğretimdir. Ferdin hem kendisiyle hem de yaşadığı toplumla olan ilişkilerinde sağlam bir yapı oluşturması yine eğitim ve öğretimle olmaktadır. İnsanoğlunun hayatının her safhasında ‘doğumdan ölümüne kadar olan bütün dönemlerinde’ ihtiyaç duyduğu en önemli şey yine eğitim ve öğretimdir.
Eğitim ve öğretimin ilk başladığı yer aile yuvasıdır. Nitekim insanoğlu kendisine lazım olan ve hayat boyu unutmayacağı en önemli bilgileri hep bu yuvadan alır. Karakterin şekillenmesi, duyguların oluşması, bilginin öneminin anlaşılması ve dini hayatın insan üzerinde bıraktığı etki hep bu döneme rastlamaktadır. Vatanını ve milletini seven, büyüklerine saygılı, küçüklerine merhametli, hayatın kıymetini bilen ve kötü alışkanlıkları olmayan bir nesil yetiştirilmesinin yolu önce aileden geçmektedir.
İslâm, kadın erkek bütün insanların eğitilmesine ehemmiyet verir. Kur’ân-ı Kerîm ayrım yapmadan bütün mü’minlere okumayı, tefekkür etmeyi, araştırmayı, kalemi, kitabı, yazıyı ısrarla tavsiye eder.
Allah Rasûlü (s.a.v) öncelikle kendi hanımlarının tâlim ve terbiyesiyle yakından meşgul olurdu. Her sabah mescidden çıktıktan sonra ve her ikindi namazını müteâkip, hanımlarını tek tek ziyaret ederek kısa bir müddet onlarla sohbet ederdi. (Ebû Davud, Nikâh, 38; İbn-i Sa’d, VIII, 85.) Akşamları ise bütün âile efrâdı, yanında kalacağı hanımının odasına gelerek Rasûlullah’tan feyz alırlardı. Daha sonra da herkes odasına çekilirdi. (Müslim, Radâ‘, 46; Ahmed, VI, 107, 157)
Onların, hanım hocalardan istifâde etmelerini de temin ederdi. Şifâ bint-i Abdullah (r.a.) şöyle anlatır: Ben Hafsa’nın yanındayken Rasûlullah (s.a.v) yanımıza geldi ve bana:
“Buna yazıyı öğrettiğin gibi nemle tedavisini de öğretir misin?” buyurdu. (Ebû Dâvud, Tıb, 18/3887)
Ayrıca eğitim ve öğretimde en etkili yerlerden biride okuldur. Okul, bireylerin aile yuvasında almış olduğu eğitimden başka onlara bilgi hazinesi sağlayan en etkin kurumların başındadır. Cehaletin önlendiği yer okuldur. Kişilerin benliğinin oturduğu ve bilginin hayata aktarılması hep okul sayesinde olmaktadır. Okullarda bizlere eğitim ve öğretimi sunanlar ise başımızın tacı öğretmenlerimizdir. Almış oldukları ilmi insanlara aktaran nadide şahsiyetlerdir. Milletlerin geleceğini belirleyen, bireyleri toplumla buluşturan ve onlara sosyal bir kimlik kazandıranların başında yine öğretmenler gelmektedir. Bu sebeple öğretmenlik bireylerin yapabileceği en önemli görevlerden biridir.
İlim, sadece kendi başına yeten ve kişiyi mutlak manada dünya ve ahiret mutluluğuna ulaştıracak bir husus değildir. Çünkü ilim doğru amaçlar için kullanılabileceği gibi yanlış amaçlar içinde kullanılabilmektedir. Güzel amelle yani doğru yaşantıyla bütünleşen ilim, değerlerin en başında gelir ve böyle bir ilim sahibinin, mutlu bir yol haritası çizmesine vesile olur.
Sevgili Peygamberimizin bir hadisiyle yazımı bitirmek istiyorum; "Yalnız şu iki kimseye gıbta edilir: Allah'ın kendisine ihsân ettiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse; Allah'ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimse." (Riyazü’s-Salihin, Hadis No:1380)