Ormanlar; orman ürünleri üretimi, su koruma, erozyonu önleme, iklimi koruma, toplum sağlığını ve doğayı koruma, estetik, ekoturizm ve rekreasyon, ulusal savunma ve bilimsel fonksiyonları ile diğer ürün ve hizmetler yönünden sağladığı faydaların yanı sıra biyolojik çeşitlilik açısından en zengin alanlardır.
Ayrıca ormanlar sera gazların etkisi ve dolayısıyla küresel iklim değişiminin olumsuz etkilerinin azalmasında da önemli rol üstlenmektedir. Sanayi devriminden beri fosil yakıtların yakılması, ormansızlaşma ve çeşitli insan faaliyetleriyle atmosfere salınan sera gazlarının hızlı artışı, şehirleşmenin de katkısıyla doğal sera etkisinin kuvvetlenmesi sonucunda, dünyada sıcaklık artışına bağlı olarak küresel ısınma süratlendi. Küresel ısınmada başrolü atmosferdeki CO2 oranının artması oynamaktadır.
Sanayi devrimi öncesi 280 ppm düzeyinde olan atmosferdeki CO2 konsantrasyonu, üst güvenlik limiti olarak belirlenen 350 ppm seviyesini Ocak 1988’de aşmıştır. Haziran 2021’de ölçülen son değer ise 416 ppm’dir.
Atmosferik CO2 miktarlarının bu kadar yüksek olduğu son zaman, sıcaklığın sanayi öncesi döneme göre 2°–3°C daha yüksek olduğu 3 milyon yıldan fazla bir zaman önceydi ve deniz seviyesi bugünden 15-25 metre daha yüksekti.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneline (IPCC) göre, küresel ısınmayla sıcak hava dalgaları artacak, sıcak mevsimleri uzun, soğuk mevsimleri ise kısa olacak. 2°C’lik küresel ısınmayla aşırı sıcaklıklar tarım ve sağlık için kritik tolerans eşiklerine daha sık ulaşacak, dünyadaki doğal yaşam daha fazla ısınma nedeniyle zarar görecek.
IPCC’ye göre 2003 yılındaki insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının yüzde 56’sı fosil yakıt kullanımından ortaya çıkan CO2’e aittir. Ormansızlaşma da bu birikimde yüzde 17’lik bir paya sahiptir. Dünya karasal alanının yüzde 30’nu kaplayan ormanlara zarar veren en önemli etkenler arasında orman yangınları ilk sıralarda yer almaktadır. Son yıllarda orman yangınlarıyla ilgili yapılan birçok araştırma, iklim değişikliğinin ve artan sıcaklıkların etkisini ortaya koymaktadır.
Araştırmalar, iklim değişikliğiyle birlikte artan sıcaklığın yükselmesi, kuraklığın artması gibi meteorolojik ve iklimsel koşulların yangınların sayısında ciddi artışlara neden olduğunu, büyük orman yangınlarının yüzde 44’ünün iklim değişikliği nedeniyle çıktığını belirtmektedir. Son yıllarda yangın sayısındaki artışın yanında yanan alan miktarı da buna paralel olarak artmaktadır.
Ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası orman yangınları açısından oldukça hassas bir bölgedir. Akdeniz Havzasında her yıl yaklaşık olarak 50.000’den fazla yangın 600.000–900.000 ha alanı etkilemektedir.
Ülkemizde 2020 yılı içerisinde meydana gelen toplam 3.399 adet orman yangınının yaklaşık yüzde 72’i Akdeniz iklimi içerisinde yer almaktadır.
Türkiye’de 1937-2003 arası 66 yıllık süreçte toplam 74.493 adet yangın kaydedilmiş, her yıla ortalama 1.111 adet yangın düşmektedir. Bu dönemde toplam 1.556.150 hektar orman alanı yanmıştır. 1990-2020 arası son 30 yıllık süreçte ise toplam 64.812 adet orman yangını çıkmış, her yıla ortalama 2.235 adet yangın düşmektedir. Bu yangınlarda toplam 300.751 hektar orman alanı yanmıştır. Türkiye’de son 30 yıllık döneme bakıldığında en fazla orman yangını 3.399 adet olarak 2020 yılında, en az yangının ise 1.339 adet ile 1997 yılında olmuştur. Ülkemiz ormancılığında 1 Mayıs ile 31 Ekim tarihleri arası yangın sezonu olarak tanımlanmaktadır. Yıl içerisinde çıkan orman yangınlarının ortalama olarak yüzde 88’i bu dönem içerisinde meydana gelmektedir.
Ülkemizde 2004-2020 döneminde en fazla sayıda yangının meydana geldiği üç Orman Bölge Müdürlüğü Muğla, Antalya ve İzmir’dir.
Büyük orman yangınlarının çıkış nedenleri ele alındığında, yangınların bir kısmı iklimsel koşullardan dolayı başlarken diğer kısmının insan kaynaklı olarak başladığı gözlenmiştir. Türkiye’de son 30 yıllık sıcaklık ortalamalarına bakılınca en sıcak 10 yılın 9 yılı 2011- 2020 dönemini içerisinde meydana gelmiştir. Yıllık ortalama sıcaklıklardaki bu artışa paralel olarak orman yangını sayısında da artış gözlemlenmektedir. Son 30 yıllık dönemde yağış miktarı olarak azalım eğilimi, bağıl nem miktarında da kötüye gidiş açık olarak görülmektedir.
Bağıl nem miktarındaki azalmaya paralel olarak orman yangını sayısında artış görülmektedir. 2021 yılında Türkiye’de oldukça fazla sayıda orman yangını çıkmış ve bu yangınlarda çok büyük alanlar zarar görmüştür. Yangınların kontrol altına alınması ve söndürülmesi günler almıştır.
İklim değişikliği ülkemizin de yer aldığı Akdeniz Havzası için oldukça önemlidir.
Akdeniz Havzasında orman yangınlarının artışı ile ilgili yapılan tüm çalışmalar, bu artışa iklim değişikliği ile artan sıcak ve kurak havanın neden olduğunu doğrulamakta ve gelecekte olası yangın sayısının artabileceği ifade edilmektedir.
İklim değişikliği tek başına bir yangın sebebi değildir. Bir orman yangının başlaması için gerekli olan faktörler; yüksek sıcaklık, düşük bağıl nem, şiddetli rüzgarlar ve kısa süreli şiddetli yağış ile oluşan ani fırtınalar gibi giderek sıklaşmaya başlayan sert hava koşullarıdır. İklim değişikliği nedeni ile meteorolojik koşullarda meydana gelen değişiklikler ve meteorolojik koşullardaki bu değişikliklerin yangın üçgeni olarak adlandırılan havadaki oksijen, sıcaklık ve yanıcı madde üzerindeki etkileri hem yangının başlangıcı hem de hem de davranışı üzerinde etkili olmaktadır.Yağışların azalması ve hava sıcaklıklarındaki artışlar bitki örtülerini kurutmakta, kuvvetli rüzgârların da artmasıyla birlikte orman yangınları kontrol edilemez bir hâle gelmektedir.
Bu nedenlerle yangına hassas bölgelerde yangın risklerinin yöreye uygun yangın indeksleri kullanılarak önceden belirlenmesi hem meydana gelebilecek yangınların önlenmesine hem de alınacak gerekli tedbirlerle birlikte yangınlarda oluşacak zarar miktarının azaltılmasında etkili olacaktır.