Zengin ve yakışıklı bir aristokratım diye bayramda büyüklerimizi ihmal edecek değildim.
Önce Didim’e, sonra da İzmir’e aile büyüklerimizi ziyarete gittik.
Her iki ziyarette de rüzgara maruz kalarak 4 gün hasta yattım.
Neyse ki, her sabah taze sıkılmış portakal suyumu yudumlayarak güne başladığım için 4 günde ayaklanabildim.
Ayaklanır ayaklanmaz da, EYSİM Mineral Madencilik Yönetim Kurulu Başkanı İş İnsanı Muhammet Demir’in Kuşadası’nda beş yıldızlı bir oteldeki davetine katıldım.
EYSİM’in hikayesini de ilk kez orada öğrendim.
Ülkücü İş İnsanı diye tanınan Muhammet Demir ile de ilk kez orada tanıştım.
*
Gittiğim otelde sadece ben yoktum.
EYSİM Madencilik’in tüm çalışanları ve aileleri de oradaydı.
Muhammet Demir, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, münasebetiyle her yıl çalışanlarını ve ailelerini bir günlük tatile götürüyormuş.
Bu yıl, 1 Mayıs’ın yanı sıra Ramazan Bayramı ve Anneler Günü de olunca hepsi bir arada kutlandı.
*
Muhammet Demir ile sohbet ederken, tüm işçilerinin sendikalı olduğunu öğrendim.
İşçilerinin haklarını koruma, onların psikolojik ve ruhsal olarak da dinlenmeleri konusunda duyarlı olduğunu gözlemlediğim Muhammet Demir çok da tiraji komik bir şey anlattı.
İşçilerini 1 Mayıs münasebetiyle tatile götürdüğünde bir gazetenin “Uyanık patron işçiler haklarını öğrenmesin diye 5 yıldızlı otele kaçırdı” diye yazdığını söyledi.
*
Diğer yandan basında çıkan bazı haberlerden de örnekler verdi.
Mesele maden sahası için bir vatandaştan arazisini satın aldıklarını ayrıca bu vatandaşa araziyi sulaması için ayda 500 litre mazot ve 2 bin 500 lira maaş verdiklerini ancak bu vatandaşın kendilerini sürekli şikayet ettiğini söyledi.
Yapılan haberlere baktığımızda bu vatandaşın sürekli bazı yayın organlarına açıklama yaptığını da gördük.
Çevreci ayaklarıyla gündeme gelen bu vatandaşın derdi neymiş biliyor musunuz?
Ormanlık alanda küçük bir evi varmış ve bu evi üç yıl önce 2 milyon liraya maden şirketine satmak istemiş.
O zamanki değeri 50 bin lira olan bir yeri 2 milyona almayan maden şirketine düşman olmuş sevgili çevreci vatandaşımız.
*
Çine’deki bu maden şirketini aslında 2004 yılında Belçikalı bir firma kurmuş.
Bu firma 140 Euro’luk madeni 100 Euro’ya Belçikadaki ana firmaya satıyor, ana firma da diğer ülkelere normal fiyattan satarak Türkiye topraklarında çıkan madenin tüm kazancını kendi ülkerinde bırakıyormuş.
Yani Türk topraklarından çıkan madenin bize hiçbir katkısı olmuyormuş.
2013 yılına gelindiğinde Çine’deki firma 10 milyon zarar gösteren bir firma haline dönüşmüş.
*
O dönem İzmir’de bu firmanın da nakliye işini yapan Muhammet Demir, firmayı almak istemiş.
Aynen şu sözlerle anlattı:
“Rahmetli Ozan Arif’in ‘Kör Müsün?’ diye bir şiiri vardır. Ozan Arif o şiirde şunları söyler; ‘Türkiye, Türklerden nasıl alınır? Hesabı yapanla dost mu olunur? Hangi dağda hangi maden bulunur? Bizden iyi biliyorlar, kör müsün?’ Kendi toprağımızda yabancı bir şirketin bu işi yapmasına gönlüm razı değildi. Fırsatını bulunca satın alarak yerli ve milli bir maden şirketi olmasını sağladım. Artık bu topraklardan çıkan madenin kazancı da bu topraklarda kalıyor.”
*
Umarım, Muhammet Demir gibi iş insanlarımız çoğalır da kendi madenimizi kendimiz çıkarır, kendi insanımızın kazanması için uğraşır.
Umarım ki, emeğe saygı duyan, çalışanlarını köle olarak görmeyen patronlar çoğalır.
Umarım, ‘çevrecilik’ bilincini ortak akıl ile alınan önlemlerle değerlendirenler artar, kendi kişisel menfaatlerini korumak için ‘çevreci’ kılığına girenler azalır.
BAŞI DİK GİDEBİLMEK
Geçtiğimiz hafta Aydın Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği seçimlerinde 8 yıldır başkanlık yapan Selahittin Çetindoğan’ın kaybeden olacağına değinmiştim.
Ben Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Başkanlar Kurulu Toplantısı için Konya’da olduğum sırada seçimler yapıldı.
Salondaki atmosferi çok iyi bilmiyorum ama tahminlerimizde yanılmadık.
Kazanan Muhammet Ali Künkçü oldu.
*
Oysa Selahittin Çetindoğan’ın daha işin başında yani 29 yıl sürdürdüğü Aydın Berberler ve Kuaförler Esnaf ve Sanatkarlar Odası başkanlığını kaybettiğinde kenara çekilmesi gerekirdi.
Kendi odasını kaybeden başkan, nasıl birlik başkanı olacak?
Hatta bana kalırsa kendi odama da aday olmaz, “Arkadaşlar 29 yıl oldu elimden geleni yaptım.Genç arkadaşlarımız, başka bir bakış açısı ve vizyonla bu işi yapsın. Ben de ağabeylik yapayım” der başım dik bırakırdım.
Sayın Çetiindoğan bu iradeyi gösteremedi.
*
Diğer yandan 20 yıldır Aydın Demirciler Esnaf Ve Sanatkarlar Odası Başkanlığını sürdüren Muhammet Ali Künkçü, birlik başkanlığını kazanan oldu.
Şimdi ona da bazı görevler düşüyor.
En basiti Selahattin Çetindoğan dönemini iyi irdelemeli.
Bu seçimde gazeteciler bile taraf oldu.
Sayın Çetindoğan’ın 8 yılda sadece esnafı değil tüm basını nasıl karşısına aldığını Sayın Künkçü sorgulamalı.
SÜNNET
Geçtiğimiz hafta yine katıldığım davetlerden biri de, Nazilli Belediye Başkanı Kürşat Engin Özcan ve öğretmen eşi Aslı Özcan’ın biricik oğulları Muzaffer Alptürk’ün sünnet düğünüydü.
Sümer Park’ta yapılan sünnet düğününe yaklaşık 40 bin kişi katıldı.
*
Tabi ki bazı dedikodular da hemen yayıldı.
“Bir belediye başkanı, sadece başkanlık maaşıyla 1.5 milyon liraya düğün yapamaz” falan diyenler oldu.
*
İşin aslını öğrenmek için Kürşat Engin Özcan’ı aradım.
“Başkanlık maaşınla nasıl böyle güzel bir düğün yaptın?” diye sordum.
“Borçla” dedi.
“Nasıl yani?” dedim.
“Ben başkan seçilmeden önce de biliyorsun MHP İlçe Başkanlığı yaptım. Sonra İYİ Parti İlçe Başkanlığı yaptım ve 3 yıldır da belediye başkanlığı yapıyorum. Yani yıllardır siyasetin içinde biri olarak binlerce düğüne katıldım. Bir tane oğlum var ve bende herkesi davet ettim. Kalabalık olması normal. Siz birinin düğününe gittiğinizde, o kişinin de sizin düğününüze gelmesini istemez misiniz?” dedi.
“Peki, kaça maloldu bu düğün?” diye sordum.
“Öyle söylendiği gibi bir para değil. 600 bin liraya maloldu. Bunun da zaten büyük bölümünü et maliyeti oluşturdu. Ama en başta da dediğim gibi borçlanarak yaptım. Belediyenin kasasından veya haksız bir kazanç elde ederek yapmadım. Hatta bak görmüşsündür belediye personeli bile görevlendirilmedi. Belediyenin Mehter takımı olmasına rağmen başka bir Mehter ekibi geldi. Protokol katılımı olduğu için sadece güvenlik personeli çalıştı. Bu da bana özel bir şey değil” dedi.
*
Başkana “Takı ne kadar oldu?” diye de sordum ama buna cevap vermek istemedi.
Sayın Kürşat Engin Özcan’ı başkanlığının ilk zamanlarında bende eleştirdim. Öyle ki, mahkemelik olduk.
Ancak bu konu da hakkını yiyemem.
Ben evlendiğimde Kürşat Engin Özcan, nikahıma katıldı.
Bize iki kişilik bir kahve takımı hediye etti. Üzerinde “ Nazilli Belediyesi” yazıyordu.
Verirken şunu söyledi:
“Bu Nazilli halkının size hediyesidir” ve fotoğraf çekildik.
Sonra bir çeyrek altın taktı, takarken:
“Bu ailemizin hediyesidir” dedi ve fotoğraf çekilmedik.
Bende Muzaffer Alptürk’ün sünnet düğününe katılmayı bir borç bildim ve katıldım.
Yakıştığı gibi takımı da yaptım.
O nedenle bu sünnet düğününün altında bir şey aramaya gerek olmadığını çok iyi biliyorum. GÜNÜN FIKRASI
Adamın biri eski bir evde sihirli lamba bulmuş. Lambadan çıkan cin adama sormuş:
“Ne dilersen dile benden”
Adam:
“Bana bir otoban yapmanı istiyorum. Evimin önünden başlayıp Ay'a kadar gitsin. Hafta sonlarında arabamla aya gidip çay içmek istiyorum” demiş.
Cin, adama hiddetlenerek bağırmış:
“Bu ne biçim dilek? Biraz makul bir şey iste”
Adam:
“Peki, o zaman bana kadınları anlama yeteneği ver” demiş.
Cin, birkaç kez yutkunduktan sonra adama dönmüş ve demiş ki:
“Abicim, otoban kaç şeritli olsun?”
GÜNÜN TESPİTİ
“..çok konuşmak ‘gevezelik’, hiç konuşmamak ‘dilsizliktir’..”
BEN
“..kimseye ‘şirin’ görünme niyetim yok..” GÜNÜN SÖZÜ
“..dar gelsin dünya alem türk'e kefen biçene, aslını inkar edip türklüğünden geçene..” KADINLAR&ERKEKLER
“..ruh hastası kadın yoktur.. en başında ‘ilgi’ komasına sokup, zamanla ‘öküze’ bağlayan erkek vardır..”