Dünyada 19. yüzyılın ortalarından itibaren, insan etkinliklerinin iklimi etkilediği yeni bir döneme girilmiştir. Artan enerji ihtiyacını karşılamak için daha fazla kömür, petrol gibi fosil yakıtları kullanılması neticesinde, atmosfere iklimdeki dengeyi tehdit edecek boyutlarda kirleticiler salınmıştır. Yerküre’de radyasyon dengesini etkileyen, dolayısıyla iklimi değiştiren doğal üç temel neden bulunmaktadır. Bunlar; gelen güneş radyasyonundaki değişiklikler, güneş radyasyonunun yansıtılan kısmındaki değişiklikler ve yerküreden uzaya geri gönderilen uzun dalgalı radyasyondaki değişikliklerdir. Bunların yanı sıra rüzgârlar ve okyanus akıntılarının, yerküre yüzeyi üzerindeki ısı dağılımında oynadıkları rol nedeniyle, iklim üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır. İklim değişikliğinin diğer ve en önemli sebebi ise insan kökenli faaliyetlerden kaynaklı sera gazı salınımlarıdır.
Küresel sıcaklık 1880’den bu yana 10 oC artmıştır. Kuzey kutbu buzları her 10 yılda yüzde 13.2 azalmıştır; deniz seviyesi her yıl 3.2 mm artmış, havadaki CO2 düzeyi 650 bin yıllık süreçte en yüksek düzeyine ulaşmıştır. İklim değişikliği genel olarak küresel ısınma ve/veya soğuma, şiddetli yağışlar, ani seller, buzulların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi, tarım alanlarında azalma, ekosistemlerinin etkilenmesi, göçler, salgın hastalıklar gibi olumsuz etkilere sebep olmaktadır. 2000 yılında dünya çapında 150.000 ölümün iklim değişikliği nedeniyle meydana geldiğini, bu sayının 2040 itibariyle yılda 250.000’e yükseleceği tahmin edilmektedir.
İklim değişikliğinin sağlık üzerine doğrudan ya da dolaylı etkileri bulunmaktadır. Doğrudan etkiler; sıcaklık ekstremleri, sıcak/soğuk hava dalgaları, kasırgalar, fırtınalar, seller ve yangınlar. Dolaylı etkiler ise; vektörel hastalıklar, enfeksiyonlar, salgın hastalıklar, su ve gıda kaynaklı hastalıklar, hava kirliliği ve solunum yolu hastalıkları, ozon azalması ve UV Radyasyonu, alerjik hastalıklar ve sahra tozudur. İklim değişikliğinin sağlığa etkileri önümüzdeki yıllarda pek çok popülasyonu etkileyecek, milyarlarca insanı ve canlıyı bu riskle karşı karşıya bırakacaktır. Sıcak hava dalgaları, kalp-damar, beyin-damar ve solunumsal ölümleri tetiklemektedir. Isı dalgalarına bağlı en yüksek ölüm oranları 65 yaş üstü insanlarda görülmektedir. Sıcak ülkelerde ölümlerin mevsimsel dağılımı incelendiğinde, kış aylarında yaz aylarına göre daha fazla ölümler olduğu görülmüştür. Soğuk hava tansiyonu etkilemekte, buna bağlı olarak kan pıhtılaşması sonucu ölümler görülmektedir. Kasırgalar, seller, hortum, kar fırtınaları, rüzgar fırtınaları ve kuraklık en önemli ekstrem hava olaylarıdır. Diğer önemli olay ise orman yangınlarıdır. Ekstrem hava olayları; ölümler, yaralanma, afet sonrası salgın hastalık, göç ve yetersiz beslenme gibi sorunları da beraberinde getirmektedir. Vektör kaynaklı hastalıklar sivrisinek, kene, kara sinekler gibi eklembacaklıların sokması ile hastalık etkenini insana bulaştırması sonucu oluşan hastalıklardır. Vektörler nem ve sıcaklıktan etkilenmektedirler. Vektör dağılımındaki bir değişiklik insan sağlığını da etkileyecektir. Artan ortalama sıcaklık vektörlerin dağılımını ve çokluğunu etkileyecek, patojenlerin daha hızlı çoğalmasına neden olacaktır. Arazi kullanımındaki bazı değişiklikler, hastalıklara maruz kalma durumunu doğrudan etkiler. Yaban hayat işgal edildikçe bu hastalıkların sayısı da artmaya devam edecektir. İklim değişikliği ile beraber ülkemizde görülmeyen bazı bulaşıcı hastalıklara tanı konmaya başlanmıştır. DSÖ’ne göre iklim değişiminden etkilenecek enfeksiyöz hastalıklar; kuş gribi, Kırım Kongo Kanamalı Hastalık, kolera, uyku hastalığı, ebola, parazitler, veba, verem, lyme hastalığı, zararlı deniz yosunları, kızıl humma, sarı hummadır. İnsanlık tarihinde, çiçek hastalığı, veba, dang virüsü, AIDS, grip, SARS, Batı Nil hastalığı ve tüberküloz dâhil olmak üzere birçok önemli pandemi kaydedilmiştir. Dünya tarihindeki en yıkıcı salgın olarak 50 milyondan fazla insanı öldüren 1918-1919 yıllarında yaşanan İspanyol gribi kayda geçmiştir. Yeni görülen hastalıkların yüzde 60’ı yaban hayvanlarından bulaşmıştır. Doğal ekosistemlerin tahrip edilmesi ve değiştirilmesi, biyoçeşitlilikteki azalma, yaban hayvan türlerinin yasadışı veya kontrolsüz ticareti, yaban ve evcil türlerin hijyenik olmayan koşullarda bir araya getirilmesi ve satılması, virüs gibi patojenlerin yaban ve evcil hayvanlardan insanlara geçme ihtimalini yükseltmektedir. Korona virüsün küresel salgın olarak ilan edilmesiyle birlikte bazı bilim adamları salgının iklim değişikliği ile bağlantılı olduğunu dile getirmektedir. İklim değişikliğinin temel nedenlerinin çoğu, aynı zamanda küresel salgın risklerini de artırıyor. Ayrıca ormansızlaşma, dünyadaki habitat kaybının en büyük nedenidir. Yaşam alanı kaybı hayvanları göç etmeye, potansiyel olarak diğer hayvanlarla ve insanlarla temas etmeye ve mikropları paylaşmaya zorlamaktadır. İklim değişikliği sağlığın sosyal ve çevresel belirleyicilerinden olan “güvenli içme suyu, yeterli gıda ve güvenli barınak” koşullarını etkilemektedir. DSÖ’ye göre; 2030-2050 yılları arasında, iklim değişikliğinin neden olduğu yetersiz beslenme, sıtma, ishal ve sıcak stresi sonucu, her yıl 250.000 artan ölüm beklenmektedir. Suya ulaşım dünyada en önemli sağlık meselelerinden biridir. Dünyada kurak bölgelerde yaşayan ve beslenme yetersizliğinden, temiz suya ulaşamamaktan kaynaklı hastalıklardan büyük sorun yaşayan 2 milyardan fazla insan bulunmaktadır. Su kaynaklı hastalıkların analizi yapıldığında yağış sonrası su kaynaklı hastalıkların yayılımında açık su yüzeyleri daha büyük risk taşımaktadır. Sel suları içme sularını kirlettiğinden hastalıkların yayılmasında dolaylı olarak etki yapmaktadır.
Gıda ve su yoluyla oluşan hastalıkların çoğunun taşınması ağız ve dışkı yoluyla olmaktadır. İklim değişikliği ile birlikte şu an sınırları belli olan hastalıkların sınır aşması beklenmektedir. İklim değişikliği ile birlikte sadece insan hareketliliği değil, doğal yaşamın hareketliliği, hareket yönü de değişecektir. Hava kirliliği, tahmini yıllık 7 milyon ölümden sorumlu tutulmaktadır. Hava kirleticileri başlıca; solunum fonksiyonlarında bozulma, solunum sistemi hastalıklarında artış, kronik solunum sistemi ve kalp hastalığı olan kişilerde hastalık alevlenmelerini kolaylaştırma, kanser insidansı ve erken ölüm insidansında artış olarak rol oynar. Solunum yolu hastalıkları kirli hava yoğunluğunun belirgin olduğu bölgelerde daha fazla gözlenmektedir. Hava kirliliğinden en çok etkilenenler ise beş yaş altı çocuklar, kronik hastalar ve yaşlılardır. Düşük sosyal statü, sağlık kuruluşuna ulaşamama, sigara/alkol alışkanlığı, beslenme bozuklukları gibi faktörler bu gruplardaki etkiyi daha da arttırmaktadır. Ultraviyole radyasyon, güneşten kaynaklanır ve vücudun D vitamini üretimine yardımcı olur. Dalga boylarına göre cildin yaşlanmasından kansere kadar değişen yan etkileri vardır. UV ışınlarının doğrudan sağlık etkileri, cilt kanserleri, göz hastalıkları, güneş yanıkları, bağışıklık sistemine etki. Dolaylı etkileri ise, DNA üzerinde zararlı etkisi yoluyla ortaya çıkar. İklim değişikliği, ilkbahar başlangıcında polenler yoluyla birçok alerjik rahatsızlıklara neden olmaktadır. Bunlardan en önemlisi saman nezlesidir. CO2 konsantrasyonunun ve sıcaklığın artması saman nezlesinin de artmasını sağlamaktadır. Çalışmalar polen sayımlarının, ısı ve CO2 artışı ile paralel olarak arttığını göstermiştir. Bütün kuzey yarı küreyi etkileyen en büyük toz kaynaklarından biri Kuzey Batı Afrika’daki Sahra çölüdür. Sahra toz partiküllerinin büyüklüğü 2,5 μg çapından daha küçük olduğu için, bu partiküller kolaylıkla akciğere yerleşmektedir. Bu büyüklükteki tozlara maruziyet ise solunum hastalıkları nedeniyle ölümlere yol açmaktadır. Ayrıca bu tozlar bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmaları ve toprakta bulunan kimyasalları da taşımaktadır. Bu yüzden sağlığa olan olumsuz etkileri artmaktadır. Yükselen sıcaklıklar, ısı dalgaları, sel, kasırga, kuraklık, yangın, orman kaybı ve buzullar, nehirlerin ortadan kalkması, çölleşme ile birlikte doğrudan ve dolaylı olarak fiziksel ve ruhsal insan rahatsızlıklarına neden olmaktadır. İklim ve hava koşullarına bağlı doğal afetlere maruz kalmak, anksiyete, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu gibi zihinsel sağlık sonuçlarına yol açabilir. Bu olaylardan etkilenen kişilerin önemli bir kısmında kronik psikolojik işlev bozukluğu gelişir. Çocuklar, hamile ve doğum sonrası kadınlar, önceden mevcut akıl hastalığı olan kişiler, ekonomik olarak dezavantajlı olanlar, evsiz ve felakete ilk müdahale edenler zihinsel sağlık sonuçları bakımından yüksek risk altındadır. Aşırı ısınma, zihinsel hastalığı olan kişilerde hem fiziksel hem de ruhsal sağlık sorunlarını ile hastalık ve ölüm riskini artırır.
İklim değişikliğinin tetiklediği ya da etkilediği birçok hastalığın olumsuz etkilerinin azaltılması amacı ile dünyada her yıl büyük bütçeler harcanmaktadır.
İklim değişikliğine adaptasyon çerçevesinde alınacak önlemler ve adaptasyon uygulamaları, insan kayıpları ya da sağlık risklerini en aza indirmektedir.
Bu amaçla yapılması gereken faaliyetlerin bazıları şunlardır; Aşılama programları yaygınlaştırılmalı, Tedavi amaçlı ilaç stokları bulunmalı, İklim değişikliğine hazırlık yapılmalı, İklim değişikliğinin sağlıkla ilgili etkilerine dair güvenilir bilgi kaynağı sistemi oluşturulmalı, En fazla risk altındaki nüfus gruplarını ve yerleşimleri belirlenmeli, İklim değişimi ile ilgili çevresel şartları izleme sistemi kurulmalı, Sağlık hizmetleri güçlendirilmeli, Farkındalık oluşturulmalı, Erken uyarı sistemleri geliştirilmeli, Adaptasyon uygulamaları hazırlanmalı, Doğal yaşam ortamları korunmalı, Bozulmuş ekosistemler restore edilmeli, Geleneksel tarımsal uygulamalar teşvik edilmeli, Yeşil alanlar arttırılmalı, Yenilenebilir enerji kaynakları teşvik edilmeli, Kurumsal işbirliği ve dayanışma geliştirilmeli.