Nasılsa birisi düzeltir diyerek ötelediğimiz hataların sabahına uyanmak kaçınılmazdır. Boşvermişliğimizin geçerli sebepleri olsa da bu sebepler hayat kurtarmayacak. Hataların yüzümüze vuran ışıkları tepelerin ardından göründüğünde ışığın karanlığına gömülmek zorunda kalabiliriz. O günün geleceğini bugün farkedip ışığın önündeki perdeleri indirmek zorundayız. Bu konuda yalnızız. Hiç kimsemiz yok yardımcı olacak. Bugünün seyrine dalıp gitmişse de herkes, o karanlık ışığın muhattabı olacaklarını anlatmak gerek. Bunu yapmanın kötü bir tarafı da var. Bugünün aydınlığıyla sarhoş olanlar siz bunları anlattıkça size “FELAKET TELLALI” “HER ŞEYE MUHALEFET YAPMA” gibi o an için makul yakıştırmalar yapacaklardır. İşin en sinir bozucu tarafı ise size bu yakıştırmaları yapanlar, siz haklı çıktığınızda “Ben söylemiştim dediğinizde” sizin tüm uyarılarınızı unutup, “Ne zaman söyledin” diye size çemkirecekler. Suç kimin? Hata kimde? Her şeyin farkına önceden varmak, filmin sonunu önceden görmek çoğu zaman bir lanettir. Farkındalığı yüksek insanlar yaşamları boyunca peşinden gelen ve asla sıyrılıp kurtulamadıkları bu lanetle yaşamak zorundalar. Ve biz normal insanlar asla onların boğuştuğu bu lanetin ağırlığını anlamıyoruz. Bizim bu empati yoksunluğumuz Onların ızdırabına ızdırap ekliyor.
Her karanlık gecenin sonu aydınlık bir sabahtır derler ama bazı karanlıklar asla aydınlanmaz. Karanlığı bir kader olarak görmekten vazgeçtiğimizde ışık kaynaklarını bulup gecelerimizi aydınlatmadık mı? İlk mumu yakan insan muhtemelen gece korkularına son vermenin sevinciyle haykırmamış mıdır? Gecenin birçok bilinmezliği, ışıkla bilinir olmamış mı? Peki biz bundan bir ders çıkardık mı? Hayır tam aksine gecenin yalancı aydınlığıyla yetinip karanlığı delmeye çalışmaktan vazgeçtik. Ancak dibini aydınlatan mum kadar aydınlatabildik yarınlarımızı. İşte şimdi o yalancı aydınlığa esiriz. Bir gün birisi gelecek ve muma üfleyip bu yalancı aydınlığımızı çalıp karanlığın korkunç gerçekliğiyle yüz yüze bırakacak bizi. İşte o gün umut yalnızca bugün dinlemediğimiz, anlamadığımız, empati kurmadığımız o lanetli insanlar olacak. O karanlığın geleceğini önceden bilen ve hazırlanıp çevresini ayran insanlar, ışığın yolunu önceden keşfettikleri için aydınlığa onlarla kavuşacağız. Karanlığın ortasında kalmanın korkusu tüm bedenimize işlemişken, aydınlığa kavuştuğumuz anda tüm korkularımız birden son bulacak. Yine içimizde umut ışıkları doğacak. Her şey yeniden güzelleşecek. Ve biz her şeyin güzelleştiği ilk anda yine aynı şeyi yapacağız. Bizi aydınlığa götüren o farkındalığı yüksek insanları yarı yolda bırakacağız. Onları yine dinlemeyecek, yine anlamayacak, yine empati kurmayacağız. Biz karanlığın sonunda gelen aydınlığın tadını çıkarırken, onları içinde bulundukları lanetle baş başa bırakacağız.