Aydın’da iş insanı Rıdvan Eşin, avukatlık mesleğinin ardından Eşin Group markasıyla adım attığı inşaat sektörüne adeta damga vurdu. Yazlık bölgelerde inşa ettiği binlerce konutun satışını yurtdışına gerçekleştiren başarılı iş insanı Eşin, döviz getirisiyle ülke ekonomisine büyük değer kattı. Hoşgörülü, sevecen, mütevazi ve samimi kişiliğiyle Eşin, kısa sürede Aydın’da sevilen bir iş insanı oldu. Aydın’a olan sevdasıyla kentin yakından tanıdığı Eşin, spora olan desteğiyle de takdir topluyor. Futbol başta olmak üzere birçok spor ve sporcuya sponsor olan Eşin Group Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Eşin ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Gazetemizin ‘Size Dair’ adlı köşemizin dördüncü konuğu olan Eşin, kendisine dair bilinmeyenleri ve özel yaşantısını gazetemizin muhabiri Mehmet Kavas’a samimi bir dille anlattı.

*Kendinizi tanıtabilir misiniz?


1980 yılından bu yana Aydın’da ikamet ediyoruz. Efeler ilçesinin Kemer Mahallesi’nde yaşadık. 1994 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandım. Mezun olduktan sonra tekrar Aydın’a geldim. 2005 yılına kadar avukatlık yaptım. 2005 yılından sonra da inşaat sektörüne girdik. O günden bu yana inşaat sektöründe devam ediyoruz. Evliyim, üç çocuk babasıyım. Hem hukukçu hem iş insanı olarak hayalleri olan bir adamım. Her zaman şuna inanıyorum. Rabbim nasip etmeyeceği şeylerin hayalini kurdurtmuyor. Küçüklüğümden beri kurduğum hayallerimin pek çoğu gerçekleşti. Son bir-iki hayalimiz kaldı, onların peşinden de gidiyoruz. İyi derecede İngilizce biliyorum. Orta derecede Almanca ve Fransızca konuşabiliyorum.

*Gençlere bir çağrınız var mı?


Hayatta ne iş yaparsan yap, iyi yaparsan kazanıyorsun. İstersen ayakkabı boyacısı ol, eğer o ayakkabıyı severek boyuyorsan, hakkını veriyorsan kazanırsın. Hayatta başarılı olmak istiyorlarsa, işlerini çok iyi yapsınlar ve güven inşa etsinler. İnsanların güvenini kazansınlar. İnsanların güvenini kazandığınız ve o güveni koruduğunuz sürece hayatta başarılı olmanızın önünde hiçbir engel kalmıyor. Bu ikisini başarırsan bütün kapılar açılıyor. Şunu da yapmayacaksın. Belli bir noktaya gelip nasıl olsa insanlar bana güveniyor deyip işini savsaklamaya kalkmayacaksın. O yüzden biz şu an haftada 7 gün çalışıyoruz. Yol arkadaşlarına ne kadar güveniyor olsan da inanıyor olsan da hiçbir zaman yaptığın işi başsız bırakmayacaksın. İşini sensiz bırakmayacaksın, işinin başında olacaksın.

*20 yaşındaki kendinize ne söylemek isterdiniz?


İnsanlar hayatta hata, yanlış yapabilir, zarar edebilir. Ama onları yaşamamış olsan o olgunluğa da ulaşamıyorsun. Tecrübe bir nevi hayatta yediğin kazıklardır. O yüzden geçmiş yaşantıda, şunu şöyle yapsaydım dediğim bir şey olmayacak. Hatalarımız ve kusurlarımız var. Yanlışlarımız, günahlarımız olmuştur. Allah affetsin. Ama bazı şeylerin yaşanmış olması gerekiyordu ki o hatalardan ders çıkartabilirim ve bugünlere ulaşabilelim. O yüzden 20 yaşındaki Rıdvan Eşin’e de söyleyebileceğim çok fazla bir şey yok. O dönem faullerim çok uzundu. Rahmetli dedem kesmemi söylüyordu. Şimdi o döneme baktığımda dedemi anlayabiliyorum. 20 yaşındaki Rıdvan Eşin’e o faulleri kes derdim.

*Hayatınızda bir dönüm noktası var mı? Gerek hayatınızda gerek kariyerinizde size etki eden bir kişi var mı?


Hayatıma en çok etki eden Vali Yardımcısı Temel Koçaklar oldu. 1992-1993 senelerinde şu dönemin parasıyla aylık bin lira çalışıyorduk. Üç ay sahilde yatmak zorunda kaldık. Bir gün şemsiye dikerken, büyük bir demirle toprağı kazmaya çalışıyordum. Zorlanıyordum, yanıma bir kişi geldi. ‘Evlat ver, yardım edeyim’ dedi. Ne iş yaptığımı sordu. Öğrenci olduğumu söyledim, yaz mevsiminde burada çalıştığımı ifade ettim. Üniversite hayalimin olup olmadığını sordu. Bende üniversiteye gitmek için ilk olarak dershaneye gitmek gerektiğini söyledim. Kendisi de bana ‘Kışın gel, kontenjandan yazayım’ dedi. Normalde çok başarısız bir öğrenciydim. Kontenjandan yazınca kendisine mahcup olmamak için gece-gündüz ders çalıştım. Altı ayda 50 bin tane soru çözdüm ve üniversiteye dereceyle girdim. Bütün dersleri 1 olan bir öğrenciden üniversiteye dereceyle girmemi Rabbim nasip etti. O dokunuş önemliydi. Bir de küçükken hep kendimi uçaktan bond çanta inen bir iş insanı olarak hayal ediyordum. Uçak, bond çanta, takım elbise görmemişiz ama böyle bir hayalimiz var. Ben o yüzden diyorum, ‘Allah, nasip etmeyeceği şeylerin hayalini kurdurtmazmış.’ Yol haritası o çiziyor, sen sadece yolda yürüyorsun. Bu noktada biraz kaderciyim. Rabbim, bizi hep güzel insanları denk getirdi.

*Hayatınızın olmazsa olmazı dediğiniz üç şey nedir?


Çocuklarım, Allah ve ailem.

*Hayatta iyi ki yapmışım dediğiniz bir şey var mı?


İlk olarak çocuklarım derim. Bunun yanında iyi ki böyle bir ticaretin içerisindeyim. Çünkü biz 15 senedir sadece yurtdışında ticaret yapıyoruz ve yurtdışında kazandığımız bütün parayı yurtiçinde harcıyoruz. Hiçbir zaman paramızı götürelim, yurtdışında yatırım yapalım demiyoruz. İyi ki bu işi yapmışım. En azından devletimize, milletimize faydamız oluyor. O yüzden işimi seviyorum. Bu işin faydası, dünyayı tanımamız oldu. Belki başka bir iş yapıyor olsaydık böyle bir şansımız olmayacaktı. İyi ki bu ailede dünyaya gelmişim, iyi ki bu dostlarım var. İyi ki Aydın’dayım. İyi ki bizimkiler Aydın’a gelmiş.

*Bu konuda yetenekliyim dediğiniz bir alan var mı?


İyi bir hukukçuyum. İyi bir ceza avukatıyım. Bu konuda kendime güveniyorum. Yeter ki yanımdaki insanım gerçekten samimi olduğunu bileyim, eğer masumsa elimden gelen her şeyi yapıyorum. Bu konuda iyi olduğumu düşünüyorum. Ülkeye katma değer sağlayabilecek, ülkenin gelirini arttırabilecek ekonomik donanıma kısmen de olsa sahip olduğumuza inanıyorum. Türkiye için projelerimiz var. Bazen bu devlette yaşıyor olmanın karşılığını vermek isterdim. İmkan verilse Türkiye’ye yaklaşık 100 milyar Euro gelir getirebilecek projelerimiz var. Bunlarla ilgili çalışmalar var. Bu projeleri bizim yapmamız önemli değil. Ama böyle projeler var, bu projeler, hayata geçirebilirlerse ülke ekonomisine ciddi katkılar sağlar. Biz, ekonomi, ticaret ve hukukta iyiyiz. Bu konularda işin hakkını veririz diye düşünüyorum.

*En sevdiğiniz huyunuz nedir?


Empati yapabilme. Bir insanla karşılaştığım zaman ya da bir sorunla karşılaştığım zaman karşı taraftakinin yerine kendimi koyabiliyorum. Öyle olunca da onun neden öyle davrandığını anlayabiliyorum. O zaman da kızmıyorsun daha anlayışlı oluyorsun.

*En sevmediğiniz huyunuz nedir?


Bazen zamanı verimli kullanamayabiliyorum. Fiziksel olarak hakikaten akşama kadar yoruluyoruz. Zamanı, planlama noktasında kendimi beğenmiyorum.

*Neye tahammülünüz yok. En çok neye kızarsınız?


Kim yaparsa yapsın zulme tahammülüm yok. Onun dışında her şey tolere edebilirim. Yapılan zulme dayanamıyorum, uyuyamıyorum, müdahil olmam gerektiğini düşünüyorum. Gücüm yettiği zaman müdahale ediyorum. Zulüm olmasın. İnsanlar hata, yanlış yapabilir ama kimsenin kimseye zulüm yapmaya hakkı yok.

*Hayatta bir pişmanlığınız var mı?


Çocuklar küçükken çok yoğun bir çalışma içerisindeydik. O yüzden çocuklarımın küçüklük zamanlarında onlarla çok fazla zaman geçiremedim. Bundan dolayı pişmanım. Keşke onlarla biraz daha verimli zaman geçirebilseydik. Daha fazla ilgilenebilseydik, daha çok oynayabilseydik. Bunu isterdim.

*Sizi en iyi anlatan cümle nedir?

Ablam bana şunu diyor, “Hiç mi kendine acımıyorsun, hiç mi bedenine acımıyorsun. Muhtemelen seni mezara dik koyacaklar. Ölürken bile bir şeyler yapmaya çalışacaksın.’ Çalışmayı seven bir adam, çalışmaktan yorulmayan bir isim.

*Bir gününüz nasıl geçiyor?


Sabah namazında kalkıyorum. Kahvaltının ardından işyerine geliyorum. Haftayı belli günlere bölüyoruz. Aileye, medyaya, taşeronlara, çalışma arkadaşlarımıza, sosyal projelere ayırdığımız günler var. Bunları belli bir program dahilinde yürütmeye çalışıyoruz. Hem siyasi hem de sosyal çalışmalarımız olduğu için bir yarısı bunlarla diğer yarısı da ticaretimizle geçiyor. Akşam genelde saat 8 gibi işimiz bitmiş oluyor. Eğer o gün dışarda bir program yoksa ailemle zaman geçiyorum. 15-20 günde bir fırsat bulabilirsek çalışanlarımla birlikte okey oynuyorum. Üç-dört ayda bir yine fırsat bulabilirsek arkadaşlarımızla birlikte balık tutma merakımız var. Ona zaman ayırmaya çalışıyoruz. Fırsat buldukça kitap okumaya çalışıyorum. Kuran-ı Kerim’in tefsirini okurum. Bu, İslam dinimizi anlamam açısından çok doğru bir bakış açısı sağladı. Akşamları arada tartışma programları varsa televizyonda onları izliyorum. Güzel bir film olursa onu izlemeye çalışıyorum. Yatsı namazını kılıp ondan sonra yatıyorum.

*Bu yoğun tempoda kendinizi nasıl dinlendiriyorsunuz? Ailenize vakit ayırabiliyor musunuz?


Allah’ın bir lütfu olsa gerek ben çalışmaktan yorulmuyorum. Fiziksel olarak bazı yorgunluklar hissediyor olsan da çalışmak beyinsel olarak yormuyor. Hayat içerisindeki mücadelenizde darbe vurmaya çalışan insanlar ve olaylar sizi yoruyor. Birilerinin kasıtlı olarak zarar vermeye çalışması, bunu görüyor olmanız sizi yoruyor. Sadece bunlar yoruyor, bunların dışında hayatımda çok şükür yorgunluk diye bir kelime yer almıyor.

*Aydın’ı tek kelimeyle anlatsanız ne dersiniz?

Dünyanın en güzel şehri.

*Dünyanın 8’inci harikasını seçmeyi size verselerdi, nereyi seçerdiniz?


Gören göz için Allah’ın yarattığı her şey harika. Görmek istersen her şey güzel. Onun için gören göz olması lazım. Onu görmedikten sonra dünyayı bir kabus olarak da nitelendirebilirsin.

*Elinizde sihirli bir değnek olsaydı, dünyada neyi değiştirirdiniz?

Özellikle zulmü ortadan kaldırırdım. Çünkü insanları açlık öldürmez, insanları adaletsizlik öldürür. Bir adama vuracağın en büyük darbe ona attığın yumruk değil, onun kalbini, ruhunu ezmen, o insana yapabileceğin en büyük kötülük. O yüzden adaletsizlik ortadan kalktıktan sonra dünyada çözülmeyecek hiçbir mesele yoktur.

*Hangi takımı tutuyorsunuz?


Galatasaray. Mohamed Salah ve Cristiano Ronaldo. Bu iki oyuncuyu hem teknikleri hem donanımları hem de maneviyatları dolayısıyla çok beğeniyorum. Eşin Group olarak Sökespor’un sponsoruyuz. Bu anlamda futbolcularla konuşurken şunu söylüyordum, “Arkadaşlar, dünyanın en iyi takımı olabilirsiniz, dünyanın en iyi futbolcuları olabilirsiniz ama Allah dilemediği bir sürece hiçbir şey yapamazsınız. O yüzden maçlara çıkmadan en azından dua edin ve o maçı kazandığınız zaman da biz nasıl yendik diye değil, Rabbim nasip etti biz yendik deyip şükretmeyi bilin.” Galatasaray özelinde ise Kerem Aktürkoğlu’nu beğeniyorum.

*Bir toteminiz var mı?


Totemim yok. Allah ne dilerse o olur. En büyük totem, duadır.

*En sevdiğiniz yemek?


Kuru fasulye ve pilav.

*En sevmediğiniz yemek?

Allah, yokluğunu aratmasın ama erişteyi tüketmiyorum.

*En son okuduğunuz kitap?


En son Onur Öymen’in ‘Baskılara Direnirken’ adlı kitabını okudum ancak şu anda İbnü’l Arabi’nin ‘Fususu’l Hikem’ adlı kitabını okuyorum.

*Ne tür müzik dinliyorsunuz?


Türküyü ve yabancı slowu çok seviyorum. Ses sanatçısı olarak da Şükriye Tutkun, Ahmet Aslan, Bryan Adams ve Elton John’u beğeniyorum.

*En son izlediğiniz dizi ya da film?


Belgesel izlemeyi seviyorum. Özellikle hayvanlar alemini izliyorum.

*Bir film çekseniz ismi ve konusu ne olurdu?


Film çekme projemiz var. Yaklaşık 4-5 yıldır film sektörüyle de yakın temas halindeyiz. Yapımcı olmamız için de teklifler geliyor. Aşık Veysel’in konu edinen bir film çekecektik, bununla ilgili epey bir aşama kaydettik ama sonradan telif hakları sebebiyle iş çıkmaza girdi. Bir sene içerisinde vizyona sokmayı planladığımız bir film var. Ticari amaçla yapılacak bir film olacak. Asıl hedefimiz, Çağrı filminin ikinci versiyonunu hayata geçirmek. Çağrı filminde şöyle bir yanılgı vardı, orada put denilince ağaçtan, taştan yapılmış putlar ifade ediliyordu. Günümüzde ise işini, makamını, nefsini put edinmiş insanlar var. Sadece ağaçtan ve taştan yapılmış putlar değil farklı putların da olabileceğini bu ikinci Çağrı filmiyle ortaya koymak istiyoruz. Olursa bu Hollywood yapımı bir film olacak. Çok ciddi bir bütçe gerekiyor. Ticari filmlerden elde edeceğimiz kazancı, Çağrı filminin başlangıcı için kullanmak istiyoruz. Film konusunda en büyük hayalim bu.

*Sizce, hayatı en değerli kılan şey nedir?


Dünya tek başına değerli bir yer değil. Dünyadaki en kaliteli otele de gitsen, geçici olarak orada bulunduğunun farkındasın, dünyanın en güzel odası da olsa o odada senden önce yüzlerce, binlerce insanın yattığını biliyorsun. Dolayısıyla hiçbir yastık senin yastığından daha güzel olamaz. Hiçbir yatak senin yatağından daha kıymetli olamaz. Hiçbir ev, sana ait evden daha güzel olamaz. Bu anlamda biz dünyada misafiriz. Misafir olduğun yer ne kadar güzel olursa olsun, bir şey ifade etmez. Asıl yurdun ahiret. Bunu bilmek lazım. İkincisi de dünyada yaptığının karşılığını ahirette alacaksın. O yüzden dünyada yaşıyor iken arkada hoş bir seda bırakabilmek çok kıymetli. Bunun da yolu kırmadan, incitmeden, üzmeden, boş şeylerle içinde uğraşmadan bir hayat tamamlamak. Tamamladığında insanlar senin arkadan ‘Allah razı olsun’ diyorsa güzel bir hayat yaşamışsındır.

*Geçmiş yıllarınızdan hangi günü tekrar yaşamak isterdiniz?


Kabe ile ilk buluştuğum günü tekrar yaşamak isterdim.

Unutamadığınız bir anınız var mı?


Kardeşim bir trafik kazası geçirmişti. Telefon geldi, haberimiz oldu. Durumu nasıl dedim. Durumu çok ciddi dediler. Aydın’dan Söke’ye 15 dakikada vardım. Nasıl vardığımı bilmiyorum. Ben ambulanstan önce varmışım. Geldiğinde kardeşim sedyede kan revan içerisindeydi. Yürümeye çalıştım ama yürüyemedim. Bu benim için acı bir deneyimdi. Kötü bir anı ama unutamayacağım zamanlardan biri oldu. Rabbim, kimseyi sevdikleriyle sınamasın.

Neleri yapmaktan keyif alırsınız?


İnsanlara faydalı olmaktan, insanlar için bir şeyler yapmaktan, Aydın’da yaşıyor olmaktan, dostlarla sohbet etmekten keyif alıyorum. Bu şehrin havasını, doğasını seviyorum. Rabbim, inşallah bu memlekette bu insanlara, ümmete, hizmet etmeyi nasip eder bize. Güzel şeyler yapmayı nasip eder. Kafamızdaki doğru şeyleri hayata geçirebilme fırsatı verir. En azından bizim sahip olduğumuz hassasiyeti olan insanların neler yapabileceğini, gösterebilme fırsatı versin diye dua ediyorum Rabbime.