Kuşadası Belediyesi, geçtiğimiz yıl 30 Ekim’de Ege Denizi’nde meydana gelen 6.9’luk depremin şiddetli bir biçimde hissedildiği kenti depreme hazırlamak amacıyla “Deprem ile Kentsel Dönüşüm” başlıklı bir kurultay düzenledi. Sealight Resort Hotel’de gerçekleşen kurultayın açılışına çok sayıda davetli katıldı.

“DEPREM ÖLÜMLERİNİN ANA NEDENİ YOKSULLUKTUR”


Kurultayın açılışında konuşan deprem uzmanı İTÜ Jeofizik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, “Öncelikle kurultayın yapılmasında emeği geçen Kuşadası Belediyesi’ne ve değerli Başkanı Ömer Günel’e teşekkür ederim. 30 Ekim 2020’de İzmir ve Kuşadası çevresinde büyük bir deprem hissedildi. Merkez üssü Sisam olmasına rağmen orada iki kişinin ölümünden ve eski yapılardaki yıkımdan başka ciddi bir şey olmadı. Deprem, kötü yapılaşmış Bornova ovasının ön kısımlarında yıkımlara neden oldu ve 118 kişi yaşamını yitirdi. Kuşadası’nda 400 aileyi evsiz duruma düşürdü. Kuşadası'nda deprem ilk defa olmuyor. 15 milyon yıldır oluyor. Sisam'da olan deprem aynı zamanda Kuşadası'nı da etkiliyor. Son depremde Kuşadası’nda ölümcül olayın olmaması şükür edilecek bir durumdur. Türkiye birinci derecede deprem bölgesi değilken, neden bugün ‘deprem oldu, başınız sağ olsun’ sözlerini işitiyoruz. Ülkenin ekonomik ve kültürel yapısı ile doğru orantılı. Bunun ana nedeni yoksulluktur, ekonomidir. Bu ülke ekonomisini düzeltmedikçe depremlerde daha çok vatandaşımız yaşamını yitirecek. Bu sadece Kuşadası ya da İzmir'in sorunu değil, tüm ülkenin sorunudur” dedi.

“DEPREM FONLARINDAKİ PARALAR NEREDE?”


Depremin bir doğa olayı olduğunu belirten Prof. Dr. Ahmet Övgün Ercan, “Depremler aslında tanrının bir nimetidir. Deprem olmazsa yer altı kaynaklarımız da olmaz. Türkiye 1. derece deprem bölgesi değildir. 8'den daha büyük bir deprem olmaz. Türkiye'nin Doğu Anadolu’da deprem eşik değeri 5, Batı Anadolu’da 6,5’dir. Neden derseniz batının ekonomik düzeyi daha yüksektir. Ekonomi ne kadar güçlüyse ölüm o kadar az olur. 30 Ekim depreminde maddi imkânsızlıklardan dolayı evlerini onaramayanların deprem fonlarındaki paraların nereye gittiğini sorması gerekiyor. Devletin sahibi biziz, sormasını bileceğiz. Biz bu sorgulamayı bugüne dek yapmadıysak bugünden sonra yapmaya mecburuz. Kuşadası’na yerleştim ve artık ben de sizin hemşerinizim. Elimden gelen neyse Kuşadası için yapmaya hazırım” diye konuştu.

“MASTER PLAN OLUŞTURACAĞIZ”


Prof. Dr. Övgün Ercan’ın ardından konuşan Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel ise, “Geçtiğimiz yıl meydana gelen depremi yaşadıktan sonra Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü kurmaya kara verdik. Depremlerde yaşanan olumsuzlukları tersine çevirmek burada en önemli amacımızdı. Geçtiğimiz yıl yaşadığımız depremin ardından bir master plan oluşturmaya karar verdik. Bu kapsamda eylem ve yerleşim stratejilerinin doğru planlamasını sağlamayı hedefliyoruz. Deprem ile birlikte kentimizde 360 ev hasar gördü. Ev sahipleri, evlerini tekrar yapmak istediklerinde deprem yönetmeliği mevzuatları ile karşılaştılar. Evlerini yapmak istediklerinde aynı emsal ile karşılaşmadıklarını gördüler. Kayıpları büyük oldu, hatta evlerini kaybetmekle karşı karşıya kaldılar. Deprem ile Kentsel Dönüşüm başlıklı kurultayda bugün yaşadığımız sorunları ele alacağız” dedi.
30 Ekim’de Ege Denizi’nde meydana gelen depremde İzmir’de enkaz altından ağır yaralı olarak kurtarılan Gülçin Aykut Soydan, Deprem ile Kentsel Dönüşüm Kurultayı’na katılarak yaşadıklarını anlattı. Deprem anında tesadüfen Yılmaz Erberk Apartmanı’nda bulunduğunu belirten Gülçin Aykut Soydan, “Markete gitmiştim. Sarsıntı oldu. Sonrasında göçük altında kaldım. Dehşet derecede karanlıktı ve toz kokusu vardı. Umutsuzluğa kapıldım ve birazdan bu hayattan kopacağımı düşündüm. Saatler sonra UMKE ve AFAD ekipleri bize ulaştılar. 3 ay Ege Üniversitesi’nde tedavi gördüm. Artık sol elimi kullanabiliyorum. Umarım bu depremlerde en son yaralanan kişi ben olurum. Umarım kimse can kaybına uğramaz” diye konuştu.

“KUŞADASI’NDA TSUNAMİ TEHLİKESİ YOK”


Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Gözlemevi’nden Jeofizik Yüksek Mühendisi Doç. Dr. Doğan Kalafat ise “Kuşadası’nın Deprem ve Tsunami Potansiyeli” başlıklı bir sunum yaptı. Depremsellik anlamında Kuşadası’nın Sisam’dan ayırt edilemeyeceğini belirterek Kuşadası’nda tsunami oluşma riskinin bulunmadığını ifade etti. Depremin yıkıcı etkisinin zeminden ve binaların yapısından kaynaklandığına dikkat çeken Doç. Dr. Doğan Kalafat, Türkiye’de 7’nin üzerinde bir büyüklükte deprem beklenmediğini ve alınacak önlemlerle yıkıcı etkilerin en aza indirilebileceğini söyledi.

“RANT VARSA DÖNÜŞÜM VAR”


Kurultayın ikinci oturumunda konuşan İTÜ İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertaç Ergüven, 2018 yılında düzenlenen deprem yönetmeliğinin oldukça kapsamlı olduğunu belirterek son dönemde yapılan denetimler neticesinde yeni yapıların geçmişe kıyasla depreme daha dayanıklı inşa edildiğini vurguladı. Şehir Plancısı Necati Uyar ise, “Kentsel dönüşüm ülkemizin uzun süredir devam eden gündemi. Türkiye’de dönüşüm büyük oranda yap-yık biçiminde devam ediyor. Müteahhitlerin yada TOKİ’nin olduğu alanlarda rant sağlanabiliyorsa dönüşüm oluyor. Rant yoksa dönüşüm de ağır aksak yürüyor. Kamu bu işe girdiğinde piyasa koşullarında dönüşüm sağlanıyor” dedi.

ERKEN UYARI VE HASAR TAHMİNİ


“Deprem ile Kentsel Dönüşüm” başlıklı kurultayın üçüncü oturumuna 9 Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir ile Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Kurucusu ve AKUT Vakfı Başkanı Nasuh Mahruki konuşmacı olarak katıldı.
İTÜ İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertaç Ergüven başkanlığında gerçekleşen oturumda “Kuşadası’nın Deprem Tehlikesi” başlıklı bir sunum yapan Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Kuşadası’nın fay zonu üzerinde yer aldığını belirterek kentteki tüm faylarla ilgili bilgi sahibi olunduğunu ifade etti. Prof. Dr. Hasan Sözbilir “Deprem üretme potansiyeli bulunan herhangi bir fay hattının neden olabileceği hasarı önceden bilmek büyük önem taşıyor. Hangi mahallede, hangi sokakta, hangi binada ne çapta bir hasar oluşacağını önceden bilmek demek nerelerin kentsel dönüşüme girmesi gerektiğini de bilmek demektir. Tüm belediyelerin bir önce bu planı oluşturması gerekiyor” dedi.

“KENTSEL DÖNÜŞÜM RANT HIRSINA KURBAN EDİLDİ”


Prof. Dr. Hasan Sözbilir’in ardından konuşan Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Kurucusu ve AKUT Vakfı Başkanı Nasuh Mahruki ise risk yönetiminin önemine dikkat çekerek, “Risk yönetimi sürecinde yapılanlar kriz yönetimindeki başarınızı etkiliyor. Bütün iş organize ve planlı olmaktan geçiyor. Bir ülkeyi afetlere hazırlamak siyasi iktidarların işidir. Ne yazık ki Türkiye’de siyasi iktidar tüm konular da olduğu gibi bu konuda da gerekeni yapmıyor” dedi. Örgütlü toplumun çok önemli olduğunu ifade eden Nasuh Mahruki, afetlerle mücadelenin arama kurtarma ekiplerinin sayısının arttırılarak yapılamayacağının altını çizdi. Bilimsel bir yaklaşımla önlem alınması gerektiğini ifade eden Nasuh Mahruki, Türkiye’de hem sistemden hem de insanlardan kaynaklanan önemli sorunlar bulunduğunu söyledi. “Kentsel dönüşüm rant hırsına kurban edildi” diyen Nasuh Mahruki, afetlerle mücadelede güçlü olabilmek için eğitim, ekonomi, sağlık gibi pek çok alanda güçlü olmak gerektiğini belirtti.

“SÖYLENTİLER TOPLUMDA CİDDİ TAHRİBATLAR YARATABİLİR”


Kurultayın 4. oturumunda sunum yapan Adnan Menderes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayhan Delibaş, Deprem Söylentileri ve Uzmanlık Sorunsalı: Toplumsal Kırılganlık konusunu ele aldı. Delibaş, söylentinin toplumda yarattığı tahribata dikkat çekti. Jeofizik ve jeoloji alanlarının sosyoloji ile birleştirilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Kayhan Delibaş, “Deprem ile ilgili güven arayışı, güven aşınması ve söylentiler var. Ne yazık ki 20 yıldır gerekli yolu alabilmiş değiliz” dedi.

“HUKUKA SARILMALIYIZ”


Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Aydın Baro Başkanı Gökhan Bozkurt ise hukukun ve insan haklarının önemini vurgulayarak “İnsanlar depremden sonra öncelikle hasarların bir ön önce giderilmesini, yaraların sarılmasını, sorumluların yargılanmasını beklerler. Ancak hukuk kaosundan adalet çıkmaz. Dengesiz, denetimsiz bir devlet mekanizmasında bağımsız bir yargı olamaz. Hukuk yoksa insan haklarının hiçbirisi güvence altında değildir. Yapmamız gereken şey hukuka sımsıkı sarılmaktır” diye konuştu.

“İMAR AFLARI ÇOK ŞAŞIRTICI”


Japonya Yurtdışı İnşaat Şirketleri Derneği Türkiye Genel Sekreteri Yüksek Mimar ve Yüksek İnşaat Mühendisi Yoshinori Moriwaki, Türkiye’nin de tıpkı Japonya gibi deprem kuşağında yer aldığını ancak Türkiye’de deprem nedeniyle çok fazla ölüm yaşandığını söyledi. Bu ölümlerin bir an önce durdurulabilmesi için kaçak ve kontrolsüz yapılaşmanın önüne geçilmesi gerektiğini belirten Yoshinori Moriwaki, Türkiye’de dönem dönem uygulanan imar aflarına çok şaşırdığını ifade etti. “Af, insana uygulanan bir şeydir. Bina için affın nasıl bir şey olduğunu anlayamıyorum. İnşaat mühendisi olarak bunu kabul edemiyorum” diyen Yoshinori Moriwaki, binaların yapım sürecinde uzman kişiler tarafından yapılacak düzenli denetimlerin önemine dikkat çekti. Yoshinori Moriwaki, depremin ne zaman olacağını merak edip durmak yerine her an depreme hazır olmak gerektiğini belirterek binalarda sismik izolatör kullanımının, anaokullarından itibaren çocuklara verilecek deprem eğitiminin, yapılacak düzenli tatbikatların, yaşam üçgeninin ve deprem çantasının hayati öneme sahip olduğunu söyledi.