42 farklı yazar tarafından kaleme alınan 42 öykünün yer aldığı Düş Tıkırtıları isimli kitap YazarEvi Özel Seçkisi olarak Edebiyatist yayınları tarafından yayımlandı. Türkiye’nin en tanınmış editörlerinden Can Gazalcı’nın yayına hazırladığı, yazar ve yayıncı Fatih Ayan’ın genel yayın yönetmenliğini yaptığı kitabın sayfa tasarımını Ceyda Baş, kapak tasarımını Baba Kreatif üstlendi. Kitabın tanıtım bülteninde, “Can Gazalcı’nın çok büyük bir titizlik ve özenle hazırladığı, 42 yazarın 42 öykülerinden oluşan “Düş Tıkırtıları” adlı kitap, koleksiyon niteliği taşıdığı için sınırlı sayıda üretilmiştir” ifadelerine yer verildi. 2 bin adet basılan ve Edebiyatist dergisi abonelerine hediye edilen kitap ayrıca Edebiyatist.com üzerinden satışa çıkarıldı. Kısa öyküsü ile kitapta yer alan Özgür Dedeoluk, ilk kitap deneyimi yaşadığını ve bunun tarifi zor bir duygu olduğunu söyledi.


DÜŞ TIKIRTILARI HAKKINDA


Yazarevi kurucu editörü Can Gazalcı, Düş Tıkırtıları isimli kitap hakkında, “Değerli Edebiyatseverler, elinizdeki kitap, YazarEvi’nin koleksiyonunda yayımlanan çok özel öykü ve yazılardan oluşuyor. Düş Tıkırtıları’na ulaşan süreci başlatan, yine bu seçkide yer alan birbirinden değerli yazarlardır. Dünya Öykü Günü nedeniyle yaptığımız etkinlik çığ gibi büyüdü ve YazarEvi yazarlarıyla sınırlı kalmadı, birçok yazarın katılımıyla eşsiz eserlerin bir araya geldiği seçkiyi ortaya çıkardı. Düş Tıkırtıları’nı bu kadar özel bir kitap yapan, yalnızca çok iyi kalemi olan yazarları bir araya getirmesi değildir. İşte o çok iyi yazarların; üzerine titredikleri, kitaplarında onlar için özel bir yerde duracak eserleri YazarEvi’yle paylaşmalarıyla hazırlanmış olması bu çalışmayı daha da özel kılmaktadır. Bir başka deyişle şu an elinizde yazarların “gözbebekleri” niteliğinde eserleri tutuyorsunuz. Titiz bir yayına hazırlanma sürecinin ardından Düş Tıkırtıları’nın bu birinci kitabının, tıpkı içindeki eserler gibi koleksiyon değeri taşıyacağına şüphe duymuyorum. Türkiye’nin bağımsız geliştirici kitap editörlüğü kuruluşu YazarEvi’ne bu eşsiz kitabı çıkarma fırsatı veren kırk iki yazarın her birine teşekkür ediyorum. Bu seçkiyi edebiyatseverlere ulaştıran Edebiyatist Yayınevi Genel Yayın Yönetmeni, dostum Fatih Ayan'a da özel teşekkürümü buradan iletmek isterim. Elimize, yüreğimize sağlık dostlar, bu kitaptaki eserler artık binlerce güzel insanın eline ulaşıp yüreklerine işlenecek. Yolumuz açık olsun” ifadelerine yer verdi.

GAZALCI DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞTI


Bu haber özelinde Dedeoluk ve öyküleri hakkında düşüncelerini paylaşan Düş Tıkırtıları’nı yayına hazırlayan YazarEvi Kurucu Editörü Can Gazalcı, “Özgür Dedeoluk yıllar önce sosyal medya üzerinden düzenlediğimiz yarışmada birinci olmuştu. Onu birinci seçen de birkaç kişiden oluşan jüri değil yüzlerce öykü okurunun oylarıydı. O günlerden bu yana Özgür ile bağımız hiç kopmadı. YazarEvi’nin sosyal medya platformlarında altı ayda bir Özgür’ün öyküleri yayımlanır ve büyük ilgi çeker. Küçürek ya da minimal olarak adlandırılan öyküleriyle Özgür, birkaç cümleyle sayfalar dolusu şey anlatır aslında. O sayfaları okur zihninde kendisi yazar. Gazetecilik yapması nedeniyle yazmaya çok fazla vakit ayıramıyor Özgür. Ama ayırır ve kitapları yayınlanırsa Özgür Dedeoluk’un ülkede adından söz ettirecek bir öykücü olacağına inanıyorum” dedi.

YAZIYLA İLGİLİ İŞLERİN İÇİNDE OLMAK


Dedeoluk, “Okuma yazmayı öğrendiğimden beri kalem kağıt elimden düşmedi. İlkokulda sınıf öğretmenim yazdıklarımı arkadaşlara anlatmam için tahtaya kaldırmıştı. 10 yaşlarındaydım. İlkokulun son sınıflarında yazdığım o günlerde tiyatro oyunu olduğunu düşündüğüm metni sahnelemek için ilçe idarecilerinin karşısına çıkma cesareti göstermiştim. Yine ilkokulun bitip ortaokulun başladığı yıllarda dergi çıkarma hayali kurdum. Ortaokul sıralarında yazdıklarımı kitaba dönüştürme düşüncem oldu. Lisede öyküye benzer şeyler yazmaya başladım. Çok konuşmayı sevmesem de yazıyla alakalı bir şeylerin içinde olmalıyım diye düşündüm. Yazı ve fikri üretimle ilgili bir şey istiyordum. İletişim Fakültesini tercih ettim. İsteyerek gittim ama kazandıktan sonra bir kararsızlık yaşadım. Okulu bıraksam mı diye düşünürken okuldan bir hocamın sözleri ve öykü sayesinde düşüncelerim değişti. Bölüme yönelik soru işaretleri kayboldu ve bir arkadaşımla kafa kafaya vererek edebiyat dergisi çıkardık. Öyküye benzer şeyler yazmaya devam ettim” dedi.
“HAYATIMA YAZI YÖN VERDİ”
Sözlerini sürdüren Dedeoluk, “Okuldan mezun olurken yine aynı hocam yazı yazmaya ve okuduğum bölüme katkısı olacağı düşüncesiyle Felsefe alanında yüksek lisans yapmamı tavsiye etti. Bu telkin sayesinde yazılı sınavda iyi bir puan alıp kimseyi tanımadığım başka bir üniversitede mülakatı geçip Felsefe alanında yüksek lisans yapma hakkı kazandım. Kendimi küçük yaşlardan beri yakın gördüğüm ve okul gazetesinde başladığım gazeteciliğe mesleki anlamda başlama düşüncesiyle yüksek lisansa ara verdim. 5 yıl kadar önceydi sosyal medya üzerinden Can Gazalcı’nın başlattığı öykü yarışmasından haberdar oldum. Kapının Kolundaki Havlu öyküsüyle bu yarışmaya katıldım. Kısa bir öyküydü. Ama çok sevildi. Bu beni daha da yazmaya yönetti. Gazetecilik yaptığım için sürekli öykü yazamıyorum. Öykü ya da roman yazarlığının daha çok ilham beklemekle değil çalışmakla ilgili olduğu söylenir. Ben de sürekli yazının içinde olduğumdan öykü konusunda ayrıca özel çalışma yapamıyorum bu yüzden ilham bekleyenlerdenim. Çok üretken olmasam da gece kaç olursa olsun bir fikir ya da bir cümle ne olursa olsun aklıma geldiğinde kalkar yazarım. Şu an iki kitap dosyası hazır ama hala yabancılaşmak ve tarafsız bir gözle okumak için bekliyorum” dedi.

ÖNEMLİ BİR DENEYİM OLDU


Yazı yazmanın en güzel yanının okumayı teşvik etmesi olduğunu da sözlerine ekleyen Dedeoluk, “Bir de yazmak belli kişilere özgü değil. Herkes yazabilir, yazmalıdır. Bu günlük olur, öykü olur, şiir olur ama senden bir şeyler olur ve bir gün mutlaka birileri okur. Belki sadece çocukların okur ama bu da bir şeydir. Bir de şunu anlatmak istiyorum. Öykü ya da şiir olabilecek ama o an için hiçbir şey olmayan cümleleri herhangi bir yere yazarım. Yazdıktan sonra aradan bir süre geçince yazdıklarına yabancılaşırsın. O cümle ya da adı neyse unutur gidersin. Aradan bir süre geçer dosyalar arasında gezerken tesadüfen denk gelirsin o cümleye ya da adı her neyse. Kimin sözü bu acaba dersin. Sonra birden kendinin olduğunu anlarsın, hatırlarsın. Bu acayip bir duygudur. Sadece bunun için bile yazılır. Ayrıca öyküye olan ilgim sayesinde çok sevdiğim Ankara’yla bağım devam ediyor. Bazen hiç tanımadığım insanlar şu öyküde anlatmak istediğiniz neydi diye soruyor. Gazeteciliği tüm zorluklarına rağmen sevmemin sebebi de yazıya olan düşkünlüğümdür. Düş Tıkırtıları da burada anlattıklarım sonunda gelişen bir durum oldu. Can Gazalcı’ya tanışıklığımız sayesinde 42 ismin öykülerinin yer aldığı bir kitap ortaya çıktı. ‘Esra’ isimli öykümle bu kitapta yer aldım. Bir gün kitap yayımlayacak olursam bu onun için önemli bir deneyim oldu. Yeri her zaman ayrı olacak” ifadelerini kullandı.