Türkiye Kent Konseyleri Platformu, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasıyla ilgili yazılı bir açıklama yaparak tepki gösterdi. Sözleşmeden Cumhurbaşkanı’nın kararıyla çıkılamayacağını kaydeden Türkiye Kent Konseyleri Platformu, açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “Türkiye Kent Konseyleri Platformu olarak Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi yani bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi'nin, 20 Mart tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye Cumhuriyeti tarafından feshedilmesine yönelik Türkiye kamuoyuna duyurumuzdur. Milletin iradesi olan Meclis’te oybirliği ile kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı Kararı ile çıkılamaz. Bu açıkça hukuka aykırı bir kararnamedir, acilen iptal edilmelidir.”

“YAŞAMLARIMIZI GERİCİLİĞE TESLİM ETMEYECEĞİZ”


Türkiye Kent Konseyleri Platformu’nun açıklaması şu şekilde devam etti: “TBMM devre dışı bırakılarak, anayasa hiçe sayılarak yayımlanan kararname, iktidarın kadın düşmanlığı ve sivil darbe uygulamalarının devamıdır. İstanbul Sözleşmesi; kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılıktan korunması, kadın erkek eşitliğinin yaygınlaştırılması, bu amaçlar için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlanması ve uluslararası işbirliğinin yaygınlaştırılmasını sağladığı için uzun süredir iktidarın hedefindeydi. İktidar eliyle yapılan çalışmalarda halkın sadece yüzde 17'sinin İstanbul Sözleşmesine karşı olduğu, karşı olanların da radikal dini gruplar olduğu ortaya çıkmıştır. Halkın yüzde 83'üne rağmen kadınları yaşatacak adımları içeren İstanbul Sözleşmesini tartışmanın ya da reddetmenin kime hizmet ettiği açıktır. Yaşamlarımızı gericiliğe, yobazlığa, bağnazlığa teslim etmeyeceğiz, yaşam haklarımızı kararnamelerle ortadan kaldırmanıza izin vermeyeceğiz."

“FESİH KARARI HUKUKİ DEĞİL SİYASİDİR”


Açıklamada, “Tarikatların isteğiyle hareket eden iktidar, kadına şiddetle mücadele edeceğini beyan ettiği İnsan Hakları Eylem Planı’nı açıklarken İstanbul Sözleşmesi’nin adını bir kez bile anmadı. Geçen yıllar içinde sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmedi. Söz konusu fesih kararı hukuki değil, siyasidir! Bu karar kadın cinayetlerinin politik olduğunun kanıtıdır. İktidar bu kararıyla, seçim pazarlıklarında elini güçlendirmek için kadınların kazanılmış haklarını kurban etmek istemektedir. Bu karar ayrıca Türkiye’nin evrensel insan hakları standartlarından kopması, demokrasiyi yadsıması ve eşitlik ilkesi, ayrımcılık yasağı gibi temel ilkelerden vazgeçmesi anlamına gelmekte ve Anayasa’nın fiilen değiştirilmesine yönelik bir adımdır. Böylece tüm toplumun temel hak ve özgürlüklerine yöneliktir ve Türkiye’de yaşayan herkesin insan hakları sisteminin dışında kalmasının önünü açmıştır” ifadeleri kullanıldı.

“KADINLARIN İNSAN HAKLARINI KORUMAYI AMAÇLAR”


Açıklamada sözleşme, “İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddeti bir insan hakkı ihlali olarak tanımlar. Kadınlara yönelik şiddeti ortadan kaldırmayı ve kadınların insan haklarını korumayı amaçlar. Şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yattığını tespit eder. Kadına yönelik şiddetin ve ev içi şiddetin ortadan kalkması için devletlerin kapsamlı ve bütüncül politikalar geliştirmesi gerektiğini söyler. Devletlerin şiddeti bitirmek için toplumsal cinsiyet eşitliğini hem yasalarında hem de toplumsal yasamda hayata geçirmesi gerektiğini belirtir” ifadeleriyle tanımlandı.

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KİMİ KORUR?”


Açıklamada, sözleşmenin kimi koruduğuna dair, “Şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi olan tüm kadınları ve kız çocuklarını korur. Birlikte yaşayıp yaşamadığına bakılmaksızın, ev içi şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi olan kadınları, çocukları, yaşlıları, engellileri, göçmen ve mültecileri, kısaca herkesi korur.” ifadeleri kullanıldı.

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KİMDEN KORUR?”


Türkiye Kent Konseyleri Platformu, açıklamasını şu şekilde tamamladı: “Eşin, eski eşin veya partnerin şiddetinden, abinin, babanın veya diğer aile bireylerinin kısaca en yakınımızdakilerin şiddetinden korur. İş yerinde patronun, okulda öğretmenin, karakolda polisin ya da sokakta, çarşıda veya toplu taşımada tanımadığımız erkeklerin şiddet ve tacizinden korur. Irk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü nedeniyle ayrımcılık yapmaksızın korur. Özel sektör ve medya da dâhil olmak üzere, toplumu kadına karşı şiddetin bir insan hakları ihlali olduğu konusunda bilinçlendirmeye çağırarak korur. Eşitliği ve ayrımcılıkla mücadeleyi okul müfredatına ekleyerek, şiddete karşı farkındalığı erken yaşta kazandırarak korur. İstanbul Sözleşmesi bizimdir, vazgeçmeyeceğiz. Biz kadınların yaşamasını istiyoruz. Kadınlar yaşamak istiyorum çığlıklarını yükseltirken İstanbul Sözleşmesini feshetmek; onların yaşam haklarına bir saldırıdır. Katilin elindeki silah, gözündeki hınç ve nefret olmaktır. Hep söyledik yine söylüyoruz. Kadın cinayetleri politiktir. İstanbul Sözleşmesini feshetme kararı bu ülkedeki kadınları hiçe saymak, kadın cinayetlerini görmezden gelmektedir. Kadınları hayatta tutamayan, tecavüz ve şiddetten kurtaramayan iktidarın ülkemizin alnına sürdüğü bir kara lekedir. Kadınlar hız kesmeden saldırıları süren iktidara ve onun yarattığı gerici odaklara karşı mücadele etmeye devam edecektir. Gece yarısı kararnamesi değil; yeri yarsanız, göğü başımıza geçirseniz de haklarımızdan da, hayatlarımızdan da vazgeçmeyeceğiz. Haklarımızın ve hayatlarımızın teminatı olan İstanbul Sözleşmesini savunacağız. Biz Türkiye Kent Konseyleri Platformu Kadın Meclisleri olarak; temel hak ve özgürlüklerimizi kullanmak, demokratik bir hukuk devletinde eşit, özgür ve şiddetten uzak bir yaşam sürmek isteyen herkesi İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya çağırıyoruz.”