Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesinde yoğun bakım hemşiresi olarak çalışan 39 yaşındaki Esin Orhan, geçen ay, halsizlik ve baş ağrısı şikayeti sonrası yaptırdığı Kovid-19 testinin pozitif çıktığını ifade etti. Teşhis sonrası kendisini evde karantinaya aldığını aktaran Orhan, ağrılarının artması üzerine de çalıştığı hastaneye başvurduğunu dile getirdi. Hastanede 5 gün kaldıktan sonra taburcu olduğunu belirten Orhan, "6. gün hastaneye geri geldim. Ertesi gün tekrar taburcu oldum. Hastaneye ilk geldiğimde daha soğukkanlıydım fakat işin içine solunum sıkıntısı girince bu sefer kaygı bozukluğu ve ölüm korkunuz daha da artıyor. Moraliniz düşüyor. Bunu tarif etmek gerçekten çok zor." diye konuştu. Karantinada olmanın ve insanın kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor olmasının çok kötü olduğunu vurgulayan Orhan, "Bir bardak suyu içecek halim yoktu. Gözünüz görüyor ama eliniz tutmuyor. O kadar halsiz oluyorsunuz ki eliniz ayağınız tutmuyor. Ölüm korkusu çok oldu. Yalnızlık duygusu insanı çok yoruyor. Solunum sıkıntım da hala devam ediyor." diye konuştu. Çalıştığı bölümde de salgından dolayı ölenlerin olduğunu belirten Orhan, "Yürüyerek gelip maalesef ailesine cenazesini teslim ettiğimiz insanlar oldu. Bu süreç de bizim için ayrı bir stres yarattı. Mesela nöbetteyken bir hasta gelmişti. Bir sonraki nöbete geldiğimde o hastanın öldüğünü gördüm. Genç ve yaşlı çok kaybımız oldu." ifadelerini kullandı.

“DÜZ YOLDA YÜRÜDÜĞÜMDE NEFES NEFESE KALIYORUM”

Enfeksiyon hastalıkları biriminde çalışan İlknur Yalçınkaya (42) da belirtilerinin boğaz ağrılarıyla başladığını anlatarak, 2-3 gün süren bu hastalığı grip sandığını, test yaptırdıktan sonra koronavirüse yakalandığını öğrendiğini söyledi. Eşi ve çocuğuna da hastalığın bulaştığına dikkati çeken Yalçınkaya, "Gün gün değişen ağrılarımız oldu. Bende baş ağrısı çok ama çok fazla oldu. Korkunç bir şeydi. Sonraki süreçte nefes darlığım çok fazla oldu. Hala da nefes darlığım devam ediyor. En ufak bir harekette, merdivenden çıktığımda ve düz yolda yürüdüğümde nefes nefese kalıyorum. Bende yüksek tansiyon ve diyabet var. Dolayısıyla virüse yakalandığımda ölüm korkusunu yaşadım. Kaygı bozukluğu da beraberinde geldi." diye konuştu. İlk haftanın çok zorlu geçtiğini aktaran Yalçınkaya, şöyle devam etti: "10 gün ilaç kullandık ama belirtiler devam etmişti. İlk 1 haftayı hatırlamak bile istemiyorum. Çünkü başımızı yataktan kaldırmadan geçirdik bir haftayı. Kapıdan dışarıya çıkamamak, insan yüzü görememek çok kötüydü. Ölüm korkusunu yaşamak gerçekten çok ağır. Yemek bile yapamıyordum. Kardeşlerim yemek yapıp getiriyordu ve kapının önüne koyuyorlardı. Biz buradan alıp yiyorduk. Sonra tekrar yatağa geçiyorduk."