Fotoğraf sanatının ve teknolojisinin yeterince takdir edilmediğini düşünüyor Anıl Uzun. Fotoğrafçı olarak elinden geldiğince takdir etmeye çalıştığını ancak, genel olarak, hem sanat çevrelerinde hem de popüler kültürde fotoğrafın hak ettiği saygıyı görmediğini de ekliyor.

Fotoğraf sanatının, uğraşısının ya da mesleğinin; sürekli yeni fikirlerin çıkması, bu fikirlerin geliştirilmesi, bu fikirlerin teknoloji ile uygulanabilir hale gelmesi sayesinde yıllar içinde oldukça geliştiğini belirtiyor.

Anıl Uzun, fotoğrafın tarihine bakıldığında bir devrim olarak başladığını söylüyor. İlk fotoğraf denemeleri oldukça eski zamanlara dayandığını ve tarihçilerin de düzenli bir kronolojik sıra ile vermekte zorlandıklarını aktarıyor.  

Anıl Uzun, fotoğrafın birçok alanda hayatımıza kolaylık sağladığını, habercilik ve sosyal medya ile günlük yaşamımıza girdiğini ve ayrıca insanların kendilerini sanatsal olarak ifade etmelerini sağladığını da görüşlerine ekliyor.

Ve Anıl Uzun’un Ağzından Fotoğrafın Yıllar İçindeki Serüveni

“İnsanın fotoğraf yolculuğu yıllar önce bir kutuyla başladı. Günümüze kadar gelebilen ilk fotoğraf bundan yaklaşık 200 yıl önce çekilmiş. Joseph Nicephore Niepce’nin, Fransa'daki evinin penceresinden çektiği bu fotoğraf bugün yaklaşık 200 yıldır hayatta kalan en eski fotoğraf. Fotoğrafın macerasının bu yıllardan çok önceden başladığını biliyor ancak günümüze kadar gelebilen bir fotoğraf yok.

Bu yıldan sonra uzun bir süre fotoğraf tekniğinde gelişme olmadı. Ancak 1900'lerde büyük bir devrim oldu— film doğdu. "Jelatinin film olarak kullanılmasının keşfedilmesi ile makinaların boyutu küçüldü. Daha küçük kameraların icat edilmesi ise fotoğrafı çok daha ulaşılabilir hale getirdi. 35mm film teknolojisi bugün halen kullanılmakta olan ve fotoğrafı yıllarca sürdürülebilir kılan bir etken oldu.

Filmli kameraların keşfedilmesinin ardından Kodak Box Brownie isimli kamera oldukça popüler oldu idi. Bir döneme damgasını vuran bu markanın yerini bir süre sonra başka bir kamera aldı. Fotoğrafçılıkta ezber bozan bir ürün ortaya çıktı. Dünyanın en iyi kamera sistemlerinden biri olan ve bugün hala fotoğrafçılıkta önemli bir yer tutan Leica.

Leica ile fotoğrafçılar 135 formatta (35mm) fotoğraf filmi kullanmaya başladılar. Bu film o kadar popüler oldu ki, dijital kameralar hayata geçene kadar sektöre hâkim oldu. Uzun yıllar sadece 35m film ile fotoğraf çekilen bir döneme girildi. Bugün hala analog fotoğrafçılık tutkunları makinelerinde 35mm filmi kullanıyorlar.

1950'de renkli fotoğrafçılık sahneye çıktı. Edwin Land ve ortağı Polaroid adlı bir şirket kurdu. Muazzam başarı elde eden "iki renkli işlem" adlı bir yöntem geliştirdi. Polaroid fotoğraf anında baskı vermesi ile oldukça popüler oldu. Bugün de hala kullanılmaya devam ediyor.

1900’lerin sonuna geldiğimizde dijital fotoğrafçılık çağı başladı. Yarı dijital yarı analog kameraların piyasaya sürülmesi ile dijital fotoğrafçılığın yolu açıldı.

Dijital kameralar büyük bir devrim oldu. Film terk edildi. Film yıkama süreci ortadan kalktığı için fotoğrafçılar çektikleri imgeleri çok daha hızlı bir şekilde görmeye başladılar. Çekilen fotoğraf sayısı arttı, bu kolaylık sayesinde fotoğrafçılık sektörü de oldukça gelişti. 

Dijital kameralar şarj ile çalışan cihazlar olduğu için, ışığı .ok daha kolay bir şekilde elektronik bir dosyaya dönüştürebildi. İlk digital kamera 1969'da Willard Boyle ve George E. Smith tarafından AT&T Bell Laboratuvarlarında keşfedildi ancak ilk ticari dijital kamera 1988'de üretilebildi. İlk dönem digital kameralar hafıza kartı ile çalışırken Nikon ilk DSLR'yi geliştirdi ve günümüzde kullandığımız dijital kameraların yolunu açtı. Bugün DSLR teknolojisi, fotoğrafçılıkta en yaygın olarak kullanılan teknoloji olsa da, yerine gelen yeni gelişmelere ayak uydurmakta zorlanıyor.

Peki bundan sonra ne olacak? Bilmiyoruz, bekleyip göreceğiz.

Ben bir fotoğrafçı olarak 200 yıllık bir fotoğrafçılık mirasından faydalanıyorum. Bu mirasla zenginleşen fotoğrafın nereye gideceğini görecek olmak beni çok heyecanlandırıyor.”