Katılımcı Nehir Havza Projesi ile; kamu, özel sektör, ilgili STK'lar ve vatandaş farkındalığının artırılması, suyu yöneten, kullanan tüm taraflar açısından yaygınlaştırılması, bütüncül su politikalarının oluşturulması hedefleniyor.

HAVZA İKLİMİ, HABİTATI VE TÜR ÇEŞİTLİLİĞİ İLE ZENGİN


TEMA Vakfı Aydın İl temsilciliği inceleme sonunda yaptığı açıklamada "Kurumuş bir dere yatağı, madenlerden gelen maden tozları,kasktan terliğe, gübre çuvallarından tarımsal kimyasalların kutularına, pet şişelerden klozetlere, koltuklardan pestisit kutularına, odundan çer çöpe, hatta küçükbaş hayvan leşine kadar, ne ararsanız her şey vardı. 584 kilometrelik uzunluğu ile bölgemizin en uzun nehri olan, yolculuğuna Afyon’un Dinar İlçesi’nden başlayıp Denizli ilini geçen, kıvrıla kıvrıla süzülerek geçtiği yerleri bereketlendirip Aydın ovasına, ardından Söke'ye ulaşarak denize dökülen, Isparta, İzmir, Manisa, Kütahya ve Muğla’dan katılan kollarla birlikte kurduğu geniş su ağı ve 26 bin 009 km²’lik alanıyla Ege Bölgesi’nin en büyük ve zengin nehir havzası Büyük Menderes Havzasının son bölümü karşımızdaydı. Kötü görüntüleri bir süreliğine de olsa bir kenara bırakıp, Havzamızla ilgili bilgilerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz. Havzamız:
Kuzeyde; Samson Dağı, Cevizli Dağı, Elma Dağı ve Murat Dağı,
Doğuda; Sandıklı Dağları
Güneyde; Madran Dağı,
Babadağ ve Bozdağ, Batıda; Ege Denizi ile çevrilidir.
Havza, Ege ve İç Anadolu arasında adeta bir köprü gibidir.Geniş dağ sistemleri arasında kalan Büyük Menderes Ovası, Akdeniz’in ılıman ikliminin Havza’nın iç kesimlerine kadar girmesine ve bu özel konumuyla iklim çeşitliliği yanında habitat ve tür çeşitliliğinde zenginlik yaratır. Yüksek dağlardan, ovalara inen, kıvrılan ve sonunda Ege Denizi ile buluşan Menderes Nehri, tarih boyunca hem ormanlar, makilikler, sulak alanlar gibi biyolojik çeşitlilik sunmuş hem de birçok farklı yaşam alanının ve de medeniyetlerin ortaya çıkışında etkili olmuştur."

İNSAN ETKİLERİNİN NE KADAR KÖTÜ OLDUĞUNU GÖZLEMLEDİK


"Tarihin ilk dönemlerinden bu yana bu denli önemli ve suyunun, toprağının bereketiyle göç alan Havzamız, Türkiye’nin en kalabalık 7. havzası durumundadır. Havza topraklarının neredeyse yarısında tarımsal üretim yapılmaktadır. Kestaneden incire ülkedeki toplam üretimin yarısı, zeytin üretiminin yüzde 20’si havzadan sağlanmaktadır. Havza da temel sanayi sektörlerini; tekstil, deri, cam ve gıda (incir işletme, zeytinyağı üretimi) sektörleri oluşturur. Göç almanın yoğun yaşandığı havzamızda: çimento, atık kağıt, biyokütle, termik santral, taş ve maden ocakları, seramik, tekstil, deri işletmeleri/ fabrikaları ile toprağa zehirli ağır akışkan bırakan, havaya zehirli gazlar salan jeotermal santrallerine kadar suya ihtiyaç çok fazladır. Evsel kullanım için gerekli içme suyu, tarımsal üretim için sulama ve endüstriyel kullanım için gerekli suyun çoğu Menderesten ve yeraltı su kaynakları ile yine Menderesin kollarından beslenen barajlardan sağlanması durumu vardır. Havza’da yaşayan her canlının, bireyin, topluluğun ve ekonomik birimin öncelikle temiz ve erişilebilir su kaynaklarına gereksinimi varken; nehrin doğduğu noktadan, denize döküldüğü yere kadar, insan etkilerinin ne denli çok kötü olduğunu, tarımsal ve endüstriyel kirliliğe maruz kaldığını çok küçük bir bölümde bile gözlemlemek başta da belirttiğim gibi bizi çok üzdü. Suyun sıcaklığı, suda çözünen kimyasallar, akış hızı gibi fiziksel ve kimyasal özellikleri sucul canlıların ölümcül etkilenmesine yol açacağı bilinen bir gerçek ki geçen yıl ve ondan önceki yıl toplu balık ölümlerine tanık olmuştuk. Sudaki gördüğümüz atıklar yanında nehire karışan atık suların ,nehir, göl, baraj gölü sularına karışması, çözünmüş oksijen ve güneş ışığının girmesinin engellenmesi yanında suyun rengini değiştiren kimyasal maddeler, bulundukları ortamdaki canlılar için doğrudan toksik etki yaratabilir ve onu kullanan yiyen insanların sağlığını olumsuz yönde etki edebilir. Aşırı su kullanımı nedeniyle su seviyesinin değişimi, suyun evsel atıklarla kirlenmeye başlaması ve yoğun pestisit kullanımı, canlı yaşamını, türlerin varlığını tehdit etmektedir. Büyük Menderes Nehri, Havza’nın yukarı kısmından Ege Denizi’ne ulaştığı deltaya kadar kentsel, endüstriyel ve tarımsal kaynaklı kirliliğe maruz kaldığını duyuyor, suyun kalitesinin düştüğü biliyorduk ve bunları farketmek için analiz yapmaya bile gerek kalmamış olduğuna şahit olduk. Tarımsal sulamada bile kullanılamayacak, tarımsal verimin düşmesine, balık ölümlerine ve ekolojik dengenin bozulmasına neden olacak kadar kirli bir su ile karşı karşıyaydık. Tarihin derinliklerinden bu yana havzamıza büyük zenginlik kaynağı olan akarsu için en kısa zamanda su kullanımının ve talebinin yarattığı  sorunları ve baskıların masaya yatırılması gereklidir. Suyun bu coğrafyada yarattığı değerin devamlılığı sağlanırken ekolojik ve sosyo ekonomik sorunların üstesinden gelmek için; Suçıkan Mevkii’nden Menderes Deltası’na ulaşana kadar ki su yolculuğu boyunca hem bereketi hem de kirliliği taşıyan Menderes’i iyi bir geleceğin beklemesi için, daha doğrusu gelecek kuşakların ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir çözümü göz önünde bulundurarak, yenilenebilir bir kaynak olan suyun sürdürülebilir kullanımını planlamak, önlemleri almak gerekmektedir. Günümüzün hızlı ve orantısız tüketimi, hızla artan dünya nüfusu ve su talebiyle birlikte ekonomik, politik ve çevresel konularda tatlı su ekosistemlerinin sağlığının ve sundukları yaşamsal hizmetlerin devamlılığının sağlanması gerekmekte."

FARKLI SEKTÖREL ÇALIŞMALARIN HAFIZADAKİ ETKİLERİ ARAŞTIRILMALI


"Yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının tahsisi, korunması, yönetilmesi ve geliştirilmesine bütüncül bakma zamanı gelmiş ve de geçmektedir. Sosyal, ekonomik ve ekolojik sürdürülebilirlik için; suyu kullanan ve yöneten taraflar bir araya gelerek: Kaynak koruma, Taşkın yönetimi, Kirlilik kontrolü ve Biyolojik çeşitliliğin korunması, Ormancılık, Tarım, Enerji, Sanayi, Madencilik, Kentleşme, Turizm v.b. başlıklardaki
farklı sektörel kullanımların havzadaki ekosistemlere ve biyolojik çeşitlilik üzerine etkileri dikkatle araştırılmalı, havza planlarında olası tüm yatırım kararları, çevresel, sosyo ekonomik etkilerini de irdelenerek alınmalıdır. Havzamızı temel alan inceleme gözlem çalışmamızda edindiğimiz bilgileri paylaşmak istedik. Etkinlikte, bilgisi ve birikimi ile tam bir gönüllülük duygusu ile bize kılavuzluk eden EKODOSD Derneği Başkanı Bahattin Sürücü ve yardımcısı Yaşar Ergenç'e teşekkürü borç biliriz." ifadelerine yer verildi.