Kuşadası’ndan başlayarak Milli Park’a kadar uzanan verimli tarım arazilerinin son 30 yıl içinde yerini yoğun yapılaşmalara bıraktığını dile getiren EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, “Kıyısal alandaki yapılaşmalar son yıllarda değişik uygulamalarla kırsal alanlara ve köylere doğru çıkmaya başlayarak, özellikle tarımsal niteliği yüksek alanlarda amacına uygun olmayacak şekilde baskı unsuru haline gelmiştir. Kaybettiğimiz şeftali bahçelerini, narenciye alanlarını, bostanları, sebze tarlalarını geri getirmemiz artık zor. Bundan sonra önemli olan var olanları en iyi şekilde nasıl koruyabileceğimizdir. Bunun yolu da yerel üreticiyi, çiftçiyi ve onların üretim alanlarını korumaktan ve desteklemekten geçmektedir” dedi.

ÜRETİCİYE SAHİP ÇIKILMALI

Sürücü, “Tarım toprakları şu anda yaşamımız için en önemli değerdir ancak bölgemizde kısıtlıdır. Var olan tarım arazileri, tarım dışı uygulamalara heba edilmemelidir. Daha henüz atlatamadığımız Koronavirüs vb. felaketlerin gelecekte olmayacağının bir garantisi yoktur. Eğer bu dengeyi şimdiden oturtamazsak bu gibi felaketlerin olduğu dönemlerde açlık tehlikesi baş gösterecektir. Bunu gidermenin tek yolu tarımsal arazilerimizi en iyi şekilde korumak ve üreticilerimize sahip çıkıp desteklemektir. Bir an için şehirlerarası ulaşımın durduğu, dışarıdan kente gelen ürünlerin gelmediği düşünüldüğünde, kendi tarım topraklarımızın ne kadar stratejik bir öneme sahip olduğu ortaya çıkmaktadır” diyerek tarımsal alanların korunması gerektiğini ifade etti.

TARIM TOPRAKLARI KORUNMALI

Tarımsal alanların korunmasına yönelik alınacak önlemlerle ilgili bilgi veren Sürücü, “Son yıllarda Kuşadası’nın köylerinde tarımsal kooperatifler açılmaya başlandı. Açılan bu kooperatifler birbirleriyle işbirliği yapmalı, gerek yerel yönetimler gerekse sivil toplum örgütleri tarafından mutlaka desteklenmelidir. Organik tarım teşvik edilmelidir. Kuşadası ekoturizm projesi kapsamında yaptığımız analiz raporunda, bir köyümüzde 200 olan çiftçi sayısının 50 kişiye kadar düştüğü görülmüştür. Ürettiğinin hakkını alamayan kişilerin tarım topraklarını ne yazık ki kısa vadede daha çabuk gelir getiren konutlara teslim ettiği görülmektedir. İmarlı alanlarda zorlukla tarımsal üretimini sürdüren üreticilerin de olduğu görülmektedir. Ancak bu araziler arsa göründüğünden emlak vergilerinin yüksek geldiği söylenmektedir. Üretici ürettiği ürünün para etmediğini bir de üstüne yüksek emlak vergileri ödediğinde, daha fazla dayanamayıp betona teslim olmaktadır. Bu tip tarım arazilerinin yapılaşmaması için, teşvik edici düzenlemelerin getirilmesi tarım topraklarının korunmasını sağlayabilir” diye konuştu.

“BİZİ BİNALAR DEĞİL TARIM DOYURUR”

Bereketli Aydın topraklarında doğru tarım politikalarının uygulanması gerektiğinin altını çizen Sürücü, “Büyük bir hızla ve hırsla devam eden yapılaşmalar, aynı hızla kaybedilen tarımsal topraklarımız. Tarım toprakları üzerine yapılan binalar bizi doyurmaz ancak tarım doyurur. Bu topraklarda doğru uygulamalarla yapılacak tarım ve bunu başaracak çalışkan üreticilerin üreteceği ürünler yaşamımızın devamlılığını sağlayacaktır. Tarımsal alanlarımıza ihtiyacımız var, onları hep birlikte korumalıyız” ifadelerini kullandı.