Diyarbakırlı Sefer ile Suriyeli Yasemin Karaman’ın 200 günlük oğulları Ramazan adeta çöplükte büyüyor. 10 günlükken çadıra gelen Ramazan şimdi ise 7. ayını burada doldurdu. Ramazan ile birlikte 3 ve 2 yaşlarında iki çocuğunda bulunduğu 10 kişilik Bozdoğan nüfusuna kayıtlı iki aile soğuk ve çöp içinde hayatlarını kazanmaya çalışırken, su ve elektriğin olmadığı mevkide zor şartlarda yaşam mücadelesi veriyor. Naylon çadırda zaman zaman yakacak bulamadıkları için çöpten buldukları elbiseleri yakan aile üyeleri, birçok yerinden rüzgar alan çadırlarının üzerilerine göçmesinden endişe ediyor. Kalacak bir yer yardımı talebinde bulunan aileler, kimsenin kendilerine sahip çıkmadığını dile getirerek sitem ediyor. Aydın Büyükşehir Belediyesi ve Karacasu Belediyesi araçlarının belli aralıklarla gelip gittiği, jandarmanın devriye attığı çöplüğün bulunduğu mevkide Karaman ve Gezer ailelerinin üyeleri de sitemlerini dile getirirken ortak paydada buluşuyorlar: “Sanki biz burada yokuz, bizi görmüyorlar. Sanki biz dünyaya gelmemişiz gibi bizi yok sayıyorlar" dediler.

“PERİŞANIZ”

1962 yılında Diyarbakır’da dünyaya gelen Abdullah Karaman, askerden geldikten sonra yakınlarının vasıtasıyla çöp toplama işiyle tanıştı. O günden bu yana geri dönüşüm işinde çöp ayrıştırma işlemi yapan Karaman, şimdilerde ise bu işi ailesi ile birlikte sürdürüyor. 7 çocuğundan 3’ü evlenip dışarı giden Abdullah Karaman, eşi ve 3 çocuğu ile bir gelini ve 2 torunuyla birlikte naylon çadırlarda yaşıyor. 5 yıldır Karacasu'da plastik, demir ve hurda gibi geri dönüşüme yollanabilecek çöpleri toplayan Karaman ailesi, sitemlerini dile getiriyor. Abdullah Karaman, “Halimizi görüyorsunuz. Perişanız, mağduruz. Ne elektrik ne de su var. Başka iş olmadığı için bu işi yapıyoruz. Mersin’de, Hatay’da, Osmaniye’de, Kayseri’de, Kırıkkale’de ve Nevşehir’de bu işi yaptım. Karın tokluğuna çalışıyorum. Yeni gelen bu arkadaşımız bir ayda sadece 600 lira kazandı. 6 kişilik aileyiz ayda bin 500 lira kazanabiliyoruz. 10 kişiyiz toplam. Devletten ricamız bize destek olmaları” şeklinde konuştu.

“NEREYE GİDELİM BAŞKA”

Naylon çadırlardan oluşan evlerinin girişinde Türk Bayrağını asan aile üyelerinden Fatma Karaman; "Ben bu işlerde çalışarak 2 oğlumu da askere gönderdim. Şeker hastalığı, kolesterol, tansiyon, sinir hastalıklarıyla 50 senedir rezil olduk dağ başlarında. Su yok elektrik yok. Çay, ekmek, yağ yok. Biri olsa diğeri yok. Yapmasak ekmek yok. Kazansak kazanmasak, nereye gidelim başka. Okuma yazma yok. Kimse bizi işe almıyor. Halimizi görüyorsunuz. Suyu arabayla getiriyoruz. Biz 50 liraya çalışsak Suriyeli 30 liraya çalışıyor. Devlet herkese yardım ediyor bize etmiyor. Çocukları askere gönderdik. Bozdoğan nüfusuna kayıtlıyız. Gitsek bir tek gıda yardımı yapılıyor” dedi.

“ÇOCUKLARIN BU YAŞA GELMESİ MUCİZE”

7 ay önce dünyaya gelen Bozdoğan nüfusuna kayıtlı ailenin en küçük üyesi Ramazan da bu zor koşullarda büyümeye çalışıyor. 3 yaşındaki abisi Abdullah için baba Sefer; “Bu şartlarda bu yaşa gelmesi mucize. Yeni doğan çocuğumuzu da burada büyütmeye çalışıyoruz. Biri 7 aylık biri 3 yaşında. Çok zor bir şey. Vaziyeti görüyorsunuz. Çocuklarla ilgilenemiyoruz. Hiçbir imkan yok. Bu yaşa gelmesi mucize. Yıllardır sürünüyoruz. Bozdoğan nüfusuna kayıtlıyız. Orada da iş olmadığı için buraya geldik. Orada iş bitti bir tanıdık vardı onun vasıtasıyla geldik” şeklinde konuştu.

“SANKİ BİZ BURADA YOKUZ, BİZİ GÖRMÜYORLAR”

Sefer Karaman sözlerini, “Devlet bizi burada görüyor. Çok zor şartlarda kalıyoruz. Kışın daha kötü oluyor. Biz ülkemize hizmet etmeye çalışıyoruz. Belediyelerin araçları görüyor bizi. Jandarma devriye atıp gidiyor. Rüzgar bir çadırdan barakayı alıp götürdü. İçinde insan olsa onu da alıp götürürdü. Sanki biz burada yokuz, bizi görmüyorlar. Yakında burası kapanacak ama buradan gitme şansımız yok. Nereye gideceğiz. Bozdoğan'daki Sosyal Yardımlaşmaya başvuruyoruz. Yardım çıkıp çıkmamasına karar vermek için evinize gelip bakacağız diyorlar. Ev yok ki. Yazın kokudan sinekten, kışın soğuktan. Bari kış aylarında bir ev kiralasınlar. Bu hayat mı? Hangi yıldayız bilmiyoruz. 2020 diyorlar. Burada 2020 yılı yok, burada biz yokuz. Devletimizin, belediyelerimizin sıcak ve şefkatli ellerini bekliyoruz” şeklinde sürdürdü.

“ELBİSELERİMİZİ YAKIYORUZ”

Diğer aile üyesi Cüneyt Gezer, “2 yaşında bir çocuğum var. Biz de yardım istiyoruz. Geceleri soğuktan yatamıyoruz. Yakıyoruz soba hemen sönüyor. Baraka tutuşacak diye korkuyoruz. Çadırlar hep hava alıyor. Muşamba, naylon, battaniyeden yapılma çadır ne kadar korur. Kendimizi iyi kötü idare ediyoruz ama çocuklar çok zorda. Süt yok bez yok. Her yerde sıkıntı var. Odun kömür yok, giyecekleri yakıyoruz” dedi.

“İNSAN BURADA NASIL YAŞAR”

Sultan Gezer de “Biz burada çok zorluk çekiyoruz. Bazen aç yatıyoruz. Paramız olmadığında aç yatıyoruz. Biz bazen zannediyoruz ki bu baraka bizim üzerimize çökecek. Uyuyamıyoruz korkudan. İnsan burada nasıl yaşar. Devlet yardım etse bizim ne işimiz var. Sanki biz dünyaya gelmemişiz ki bizi yok sayıyorlar. Devlet yardım verse biz böyle olmayacağız” ifadelerini kullandı.