Söke Ovası’nda geçtiğimiz yıl pamuk ekili alanın 350 bin dönüm olduğunu ifade eden Söke Ziraat Odası Başkanı Mustafa Tanyeri, çiftçinin daha kaliteli ve daha iyi ürün elde etmesi için kurumsal çalışmalar yürüttüklerini söyledi. Pamuğun stratejik öneme sahip olan endüstriyel bir ürün olduğunu hatırlatan Mustafa Tanyeri; “Pamuk işlenmesi açısından çırçır sanayi, dokuma ve tekstil sanayisinin ham maddesi, tohumu yağ sanayi, küspesi hayvan yemi olarak kullanılır. Pamuk yetiştirilen yörelerde tarım ve sanayinin gelişimine ülke ekonomisinin büyümesine katkı sağlar. Hızlı nüfus artışının pamuk tüketiminin ve gereksinimini arttırmıştır. Dünyada pamuk üretiminin yüzde 85’inin yapıldığı 9 ülkenin içinde, yüzde 3’lük payla Türkiye de yer almaktadır. Yüzde 25 Çin, yüzde 22 Hindistan, yüzde 15 ABD, yüzde 7 Pakistan, yüzde 5 Brezilya, yüzde 5 Özbekistan, yüzde 3 Avusturalya’da üretilmektedir. Türkiye’de pamuk üretim alanları; yüzde 58 Güneydoğu Anadolu, yüzde 23 Ege Bölgesi, yüzde 18 Çukurova, yüzde 1 Antalya çevresinde bulunmaktadır. Ülkemizde 70 bin civarında pamuk üreticisi bulunmaktadır. Pamuk üreticilerinin en büyük sorunu, diğer tarımsal faaliyetlerde olduğu gibi yüksek maliyetlerdir. Pamuk üretiminin sürdürülebilir olması için üreticilere dünya koşullarında girdi temini sağlanması gerekmektedir” dedi.

“PRİM 1,25 TL OLMALI”

Bu yılki girdi maliyetlerindeki artışa dikkat çeken Başkan Tanyeri, şöyle dedi: “Mazot yüzde 50, gübre yüzde 50, kimyasal ilaç yüzde 70, tohum yüzde 50, sulama suyu yüzde 20 oranlarına kadar yükselmiş bulunmakta. Bu artışlar karşısında üreticinin pamuk üretimini yaptığı şu günlerde, rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durumda pamuk üretimi sürdürülebilir değildir. Bu olumsuzluğu azaltmak için birçok ülkede olduğu gibi üreticilere çeşitli şekillerde destekleme yapılmaktadır. Yapılan desteklemeler, tüm diğer tarımsal desteklemelerde olduğu gibi üreticinin artan maliyetlerini karşılayabilecek ve üretimini sürdürmeye teşvik edecek seviyede olmalıdır. 2019 yılının pamuk üretim sezonunun neredeyse hasat dönemine gelindiği şu günlerde Desteklemelerin açıklanmamış olması üreticilerimizin tedirgin ve endişeli bir hal almasına sebep olmaktadır. Bu yılki girdi artışlarındaki aşırı yükseliş göz önüne alınarak pamuk primlerinin kg’da en az 1.25 liradan olmasını beklemekteyiz.”

“SORUNLAR ÜRETİCİYİ ETKİLİYOR”

Pamuk üretimi için verilen desteklerin şu anki maliyetler karşısında yeterli olmadığını savunan Başkan Mustafa Tanyeri; “Bu nedenle Ege ve Çukurova bölgeleri pamuk üretimi için son derece uygun olmasına rağmen, Hasat zamanı yaklaşırken bu günlerde, pamuk fiyatlarının düşüşü, pamuk prim hak endişesi, prim miktarlarının henüz açıklanmaması gibi sorunlar üreticileri olumsuz yönde etkilemektedir. Üreticiler başka ürünleri üretmeye yöneltecek veya üretim yapmaktan hızla uzaklaştırmaktadır. Ülkemizde pamuk üreticilerine verilen doğrudan desteklerin üretim üzerinde etkili hale getirilmesi gerekmekte, bu durum sadece prim artışlarıyla sağlanamamaktadır. Bu nedenle verilen desteklerin üretim maliyetini düşürücü tedbirlerle desteklenmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

“ÖTV’NİN KALDIRILMASINI İSTİYORUZ”

Gübre, mazot ve tarımsal sulamada kullanılan elektrik gibi tarımsal girdi fiyatlarının düşürülmesi, girdiler üzerindeki ÖTV gibi vergilerin makul bir seviyeye çekilmesi gibi tedbirlerin, Türk pamuğunun dünya koşullarında rekabetçi bir yapıya kavuşmasını sağlayacağını belirten Tanyeri; “Ayrıca biz üretim yaptığımızdan dolayı girdilerin içindeki Özel Tüketim Vergilerinin kaldırılması maliyetlerimizin düşürülmesinde büyük rol oynayacaktır. Üretim yapıldığı için ÖTV’yi hak etmediğimize inanıyoruz ve kaldırılması istiyoruz. Pamuk destekleme primleri rakip ülke koşulları ve dünya fiyatları göz önüne alınarak düzenlenmelidir. Girdi fiyatlarının yüksekliği nedeniyle birçok pamuk üretici ülkeye, oranla yüksek olması, pamuk üretim alanlarımızda azalmalara yol açacak sebepler içinde bulunmaktadır. Pamuğun genel durumunun, tekstil sektörü (iplikçi, dokumacı, konfeksiyoncu, modacı) üretici, tüccar, çırçırcı, pamuk yağı üreticisi, ihracatçı, ithalatçı, tüketici gibi geniş bir kesimi ilgilendirmesi sebebiyle, pamuk sektörüyle ilgili politikaların oluşturulması ve sorunların çözümü konusuna bütünsel yaklaşımlarda bulunma kapasitesi geliştirilmelidir” diye konuştu.

“ÜRETİM VE TÜKETİM SEVİYESİ DENGELENMELİ”

Havza bazlı destekleme modelinin etkin bir şekilde takibi ve uygulanmasının sağlanması gerektiğini vurgulayan Tanyeri, şöyle dedi: “Pamuk üretiminde daha çok verim ve kaliteye sahip olan alanlarda ekim desteklenmelidir. Ekim alanları Türkiye’de 2002 yılında 2017 yılına kadar yüzde 30 oranında azalmıştır. İthalat 2003- 2017 yıllarında yüzde 56,25 oranında artmıştır. Ülkemizde pamuk üretim ve tüketiminin ekonomideki önemi dikkate alınarak, pamuk üretimi tüketimi karşılayacak bir seviyeye getirecek politikalar oluşturulmalıdır. Özellikle yüksek verim ve kalitede üretim yapılabilen bölgelerde ekim alanlarının artırılması sağlanmalıdır.”

“MAZOT DESTEĞİ YÜZDE 50 ARTIRILMALI”

Pamuk tarımının mazot, gübre, ilaç, sermaye, işçilik ve teknoloji gibi yoğun girdi kullanılan bir üretim dalı olduğunu söyleyen Mustafa Tanyeri; “Kar marjı, girdi fiyatlarına diğer ürünlerden çok daha fazla oranda bağlıdır. Bu nedenle, özellikle mazot başta olmak üzere, girdi fiyatlarındaki artışlar pamuk üretim maliyetlerine çok daha büyük oranlarda yansımaktadır. Örnekse, 2017 sezonu itibariyle bin 94 TL/dekar olan ülke ortalaması pamuk üretim maliyetlerinin 2018 sezonunda yüzde 54 artışla bin 620 TL/dekara yükselmiş olmasıdır. Bu nedenledir ki, mevcut üretim destekleri kapsamındaki ‘Mazot desteği’ pamuk üretiminde maliyet iyileştirmesi anlamında etkili bir araçtır. Mazot desteğinin pamuk üretme kararına olumlu etkisini korumak üzere, ‘Mazot desteği’ güncel akaryakıt fiyatları dikkate alınarak en az yüzde 50 oranında artırılmalıdır. Yoğun girdi kullanımı ve kar marjı girdi fiyatlarına diğerlerinden çok bağlı olma özelliği pamuğu vazgeçilmesi kolay, geri dönülmesi zor bir ürün yapmaktadır. Çiftçilerimizin pamuktan vazgeçmelerini engellemek, ayrıca tüccar ve sanayicilerimize uzun vadeli yatırım kararları almalarını teşvik etmek ve böylece pamuk üretiminde istikrarlı bir gelişme ortamı oluşturmak için, pamuk desteklerinin önceden duyurularak en az üç, tercihan beşer yıllık dönemler halinde sürdürülmesi uygun olacaktır” şeklinde konuştu.

“KOOPERATİFLER VE BİRLİKLERİN DESTEKLENMESİ GEREKİYOR”

Pamuk piyasasının dünyada çok fazla değişiklik ve müdahaleye mazur kaldığını söyleyen Tanyeri; “Dünya pamuk üretiminde önemli bir yere sahip olan ABD ve Çin’in stratejik davranışları, hem pamuk arzını hem de pamuk talebini etkilemektedir. Bunların sonucunda pamukta dış ticaret ve kur politikaları kaynaklı sorunlar Türkiye’yi olumsuz yönde etkilemektedir. Türkiye’de pamuğun herhangi bir dış ticaret aracı ile korunmaması yerli üretimi tehdit etmektedir. Pamukta uzmanlaşmış kooperatif birlikleri olan ve Tariş Pamuk Birliği, Çukobirlik ve Antbirlik’in etkinliği artırılmalıdır. Birliklerin sektördeki rolü arttırıldığı takdirde pamuk piyasalarında istikrar sağlanabilir” dedi.

“TOPRAĞA BİLİMSEL YAKLAŞMALIYIZ”

Söke Ziraat Odası bünyesinde bulunan su, toprak ve yaprak analiz laboratuarının, toprağın ve buna bağlı olarak çevrenin korunması için önemli olduğuna değinen Tanyeri, tarımın bilimsel olarak yapılması gerektiğini ifade etti. Laboratuarın bölge için büyük avantaj sağladığını belirten Mustafa Tanyeri; “Söke Ziraat Odası bünyesinde 2007 yılından beri hizmet vermekte olan odamız laboratuvarında, toprağın fiziksel ve kimyasal yapısı, yetiştiricilik dönemi boyunca bitkiye gerekli olan besin elementleri miktarlarının belirlenmesi konusunda hizmet vermekteyiz. Söke çitçisi bu laboratuvar sayesinde toprağını verimli kullanarak diğer yöre çiftçilerinden hep bir adım önde olmuştur” ifadelerini kullandı.