Belgenin, 9 amaç, 62 hedef, 256 faaliyetten oluştuğunu belirten Bülbül, “Ama tüm bu bunların nasıl yapılacağına dair en ufak bir açıklama yok. Ayrıca Belgedeki 'Vizyon' ve 'Misyon' bölümünde yer alan açıklamalar 2006 yılında yayımlanan 9. Kalkınma Planı'nda da mevcuttu. Anlaşılan o ki, aradan geçen 13 yılda ne vizyonda, ne de misyonda değişiklik yapılmış. AKP yine aynı AKP. Vizyonsuz, misyonsuz, tekrardan ve tek adamdan ibaret” dedi.

“YENİ BİR AKP YARGISI DÖNEMİ BAŞLIYOR”

“17 yıllık AKP hükümetinin dönem dönem açıkladığı reform paketleri ve faaliyete geçirdikleri uygulamalar ve son açıkladıkları Yargı Reformu Stratejisi bize aslında yeni bir AKP yargısı dönemine girdiğimizi gösteriyor” diyen Bülbül, “Cumhurbaşkanı reform paketini açıklarken ilk önceliğin hak ve özgürlüklerin korunması için standartları yükseltmek olduğunu söyledi. Ancak sadece 2017’de Cumhurbaşkanına hakaret suçundan 20 bin 539 soruşturma başlatıldı, 6 bin 33 ceza davası açıldı. Binlerce kişi bu davalarda yargılandı, cezalar aldı. Bu tabloya bakıldığında özgürlük standartlarını yükseltmek için tek adam rejiminden kurtulmak yeterli olacaktır” ifadelerini kullandı.

“DIŞ GÜÇLERDEN TALİMAT ALINIYOR”

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişle birlikte, yargı sistemine kalıcı zararlar verildiğini savunan Bülbül, “Başkan Trump, geçtiğimiz gün Erdoğan'a FETÖ sanığı Serkan Gölge'nin tahliyesiyle ilgili işbirliği için teşekkür etti. Öyle görülüyor ki, AKP’nin yeni yargı düzeninde, yabancı ülkelere kapitülasyon niteliğinde yargıya müdahale hakkı tanınıyor” diye konuştu.

“BUNLARIN YARGISI ETEK BOYUNDAN İBARET”

Açıklamasında, geçtiğimiz günlerde bir iş davası hakiminin davacı kadın avukatının etek boyu ile ilgili söylediklerini hatırlatan Bülbül, “Kürsülerinde avukatın etek boyunu ölçmeye çalışan, yargısız infaz yapan, sanıkları görmeden tutukluluk durumuna karar veren hakimler var. Yargı artık tek adamın yargısı, kumpasın yargısı, adaletsizliğin yargısı, talimatın yargısı olmuş durumda. Bunlar da AKP’nin ‘reform’ dediği adımlarla, Meclis’e getirdikleri ve adına ‘kanun’ dedikleri tasarılarla oldu. Şimdi yeni bir yargı paketiyle, AKP’nin yargısını taçlandıracaklar. İstedikleri kadar reform desinler bunların yargısı etek boyundan ibaret” şeklinde konuştu.

“NE DEDİLERSE TERSİNİ YAPTILAR”

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım’ın seçim sloganı olarak kullandığı, “Ne dediysek yaptık. Yine yaparız” sözlerini de eleştiren Bülbül, “Şimdiye kadar ne dedilerse tersini yaptılar. Özgürlük dediler cezaevi inşa ettiler, işkence ve kötü muamele olmayacak dediler barolardan daha birkaç gün önce işkence ve kötü muamele raporları yağdı, basın özgür olacak dediler 136 gazeteci ve medya çalışanı cezaevinde, medya patronları ihale sıralarında, yargıda kadrolaşma olmayacak dediler mülakat notlarını yükselttiler kendi partililerini hakim savcı koltuklarına yerleştirdiler. Darbeye karşıyız dediler, YSK eliyle sandık darbesi yaptılar. Bunlar saymakla bitmez. Daha önce ‘Ne istedilerse yaptık’ sözü şimdi ‘Ne dediysek yaptık’ sözüne döndü” dedi.

“SARAY REJİMİ, KUVVETLER AYRILIĞINI ORTADAN KALDIRDI”

Bülbül, açıklamasına şöyle devam etti: “Adalet Bakanının Demokles’in kılıcı gibi yargı mekanizmasının tepesinde yer aldığı ülkelerde, hakim ve savcıların iktidarın baskısından uzak, objektif ve hukuk normları içerisinde hareket etmesi beklenemez. Zaten hukukun üstünlüğü sıralaması da bu eleştirimizde haklı olduğumuzu gösteriyor. Türkiye Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 126 ülke arasında 109'uncu sıradaysa bunun sebebi, Yargı’nın Saray’dan yönetilmesidir. Adalet Bakanını, aynı zamanda Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun başkanı olarak konumlandıran ve yargı üzerinde baskı oluşturan saray rejimi, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırmıştır. Bugün yargı yürütmenin emrindedir. İfade özgürlüğü ve savunma hakkının ayaklar altına alındığı, demokrasi ve özgürlüklerin rafa kalktığı Türkiye’de yeni yargı reformu projesi bir aldatmacadır. Gerçek reform, demokrasi ve kuvvetler ayrılığını yeniden hayata geçirmekle başlar. Anayasa ve yasalarda savunma hakkı, yargı bağımsızlığı ve yargıç teminatı demokratik hak ve özgürlükler açısından güvence altına alınmadığı sürece bu reformlar güdük kalacaktır.”

“YENİ CEZAEVLERİ, YARGI REFORMUNUN TAMAMLAYICI UNSURLARI”

Yeni inşa edilen cezaevlerinin de Yargı Reformu Strateji Belgesinin bütünleyici unsurları olduğunu öne süren Bülbül, “Anlaşılan o ki, müşteri teminatlı hastaneler, otoyollar ve köprülerden sonra, mahkum garantili hapishaneler dönemine geçiş yapılmak isteniyor. Yeni cezaevleri, yargı reformu sonucu oluşacak yeni dalgalar için mi hazırlanıyor, bu sorunun cevabını Adalet Bakanından bekliyoruz” diye konuştu.