Mardin Midyat doğumlu olan 38 yaşındaki Dil Fakültesi mezunu Abdülhalim Akçay, turizm sektöründe kazandığı 4 aylık asgari ücret maaşı ile Türkiye turuna çıktı. Bisikletine taktığı yağmura dayanıklı sepetlere yedek kıyafet, dizüstü bilgisayar, çaydanlık, yemek ocağı ve çadırını yükleyen Akçay, İstanbul Galatasaray Üniversitesi önünden 28 Kasım 2018 tarihinde turuna start verdi. Bu süre zarfında karda da, yağmurda da, güneş altında da bisiklet süren Akçay, en çok vatandaşların kendisini turist sanıp 'hello' diye tepki vermelerinden rahatsız olduğunu söyledi. Bir gün kendisine böyle seslenen birine, “Sizin gibiler 'hello' demeyinceye kadar pedal çevirmeye devam edeceğim” yanıtını verdiğini söyleyen Akçay, daha sonra bu kişinin hatasını anladığını ve kendisini çay içmeye davet ettiğini anlattı.

KARACASU’DA AFRODİSİAS’A HAYRAN KALDI

Bisikletiyle İstanbul’un ardından Tekirdağ, Kırklareli, Edirne, Çanakkale, Manisa, İzmir ve Aydın’ı kapsayan 3 bin 313 kilometreyi tamamlayan Akçay, turun 83. gününde Karacasu’ya geldi. Karacasu’da bisikletiyle turlayan Akçay, Afrodisias Antik Kenti'ni gezdi. Anatolia Restaurant, kamp alanında çadırını kuran Akçay, Karacasu Belediye Başkanı Mustafa Büyükyapıcı’nın misafiri olarak ücretsiz olarak belediye pansiyonunda konakladı. Afrodisias’ı çok beğenen Akçay, bir gün mutlaka tekrar geleceğini, Afrodisias’ı daha uzun gezeceğini söyledi.

40 BİN KİLOMETRE 2 YILDA TAMAMLANACAK

Tur hakkında Ses Gazetesine bilgi veren Akçay, basının genel anlamda bu gibi konulara ilgisiz olduğundan yakındı. Doğaya, çevreye ve spora dikkat çekmek için bu tura çıktığını ifade eden Akçay, amacına ulaşmasında basının önemli bir yerinin olacağını dile getirdi. Türkiye turu yapan Gürkan Genç ve Hasan Söylemez gibi isimlerin olduğunu dile getiren Akçay, kendi yaptığı aralıksız 2 yıl süren, toplam 40 bin kilometreyi kapsayan turun tüm il ve ilçeleri kapsaması sebebiyle Türkiye’de bir ilk olacağını dile getirdi.

22 YAŞINDA BİSİKLETLE TANIŞTI, BİR DAHA İNMEDİ

Akçay, tura nasıl karar verdiği sorusunu, “Çocukluğumdan beri gezmeyi, görmeyi seviyorum, hoşuma gitti. Daha önce hep hayal ediyordum, insanlar nasıl oluyor da bisikletten düşmüyor diye. 22 yaşında bisikletle tanıştım. Çok sevdim. İlerisini düşünmeye başladım. Bunun nasıl ileriye götürebilirim diye düşünmeye başladım. Köyden şehre gittim. Sonra nasıl şehirden şehre giderim diye düşünmeye başladım. Ardından doğamıza ve hareket etmenin önemine dikkat çekmek için bu tura çıktım. Çok büyük keyif alıyorum. Hem insanlarla tanışıyorum, hem de tarihi ve doğal güzellikleri olan hiç gitmediğim yerleri görüyorum” şeklinde yanıtladı.

AÇLIK, KAR, YAĞMUR VE “HELLO” DİYENLER

Açlık, soğuk, kar, yağmur, rampa ve köpeklerle mücadele ettiğini ifade eden Akçay, “Günde ortalama 50-100 kilometre yapıyorum. 3-4 günde bir vücudu dinlendirmek gerekiyor. Bazı yerlerde yağmur ve kar sebebiyle fazla kalıyorum. Benim yaptığımın il ve ilçe sayısı bakımından bir örneği yok. Türkiye’yi gezen insanlar var. Ama benim gibi gezen yok” dedi.

BİSİKLETİYLE DÜNYA TURUNA ÇIKACAK

Doğa ve spor için “Farkındalık Yarat, Hareket Et” sloganıyla pedal çevirdiğini kaydeden Akçay, “Toplumumuza doğa ve spor sevgisi aşılamak için yola çıktım. Özellikle gençlerin bir nebze etkilenmesi hoşuma gidecek. Özellikle genç insanlara ulaşmak isterdim. Bu sebeple gittiğim yerlerde seminerler vermek isterdim. Fotoğraflar çekiyorum, tarihi yerlere uğruyorum, güzel insanlarla tanışıyorum. Turun sonunda yol hikayelerinden oluşan bir kitap çıkaracağım. Çektiğim videoları belgesel haline getirmeyi düşünüyorum. Türkiye turu 81 il ve 800 ilçe ve toplam 40 bin kilometreyi kapsıyor. Bu da 2 yılda tamamlanacak. Türkiye turu bittiğinde dünya turuna çıkacağım” diye konuştu.

“SPONSOR ARIYORUM”

Şu an işinin gezmek olduğunu dile getiren Akçay, “Bu tur bitsin istemiyorum. Ekipmanlar belli bir para istiyor. Şu an hiçbir sponsorum olmadan sürdürüyorum. Dünya turu için sponsor arıyorum. Ben 4 aydır çalışıyordum, o parayla çıktım. Çok ekonomik davranıyorum. Günlük 15 ile 30 lira arası para harcayabiliyorum. Konaklamaya para harcayamıyorum. Küçük bir tabağım ve ocağım var. Makarna, yumurta gibi yiyecekler hazırlıyorum. Bazen insanlar evlerine davet ediyor. Bugüne kadar benzinlik, cami, jandarma gibi her türlü ortamda kaldım” ifadelerini kullandı.

“EVİM BİSİKLETTE”

Çoğunlukla çadır kurduğunu söyleyen Akçay, “Çadırım, çantalarım mevcut. Kilometre göstergesi, şarj için harici güç kaynağım ve güneş panelim var. Kamera ve fotoğraf makinesi taşıyorum. Suyum var. Patlama durumunda tekerler için tamir seti var. Yedek ayakkabı ve yedek çorap, yağmurluğum var. Montum var. Yağmur geçirmeyen çantalarım var. Sele olarak bin kilometreden sonra oturduğum şekli alan sele var. Bin kilometreye kadar alışma süreci oluyor. Kıyafetlerim ve tüm eşyalarım bisiklette. Evim bisiklette şu an. Doğa ile baş başa, temiz havada güzel günler geçiriyorum. İnanılmaz güzel. İnanılmaz özgürlük veriyor. Bilmiyorum kolay kolay bisikletten inemeyeceğim. Çok güzel bir şey” şeklinde konuştu.

“DOĞA BENİM EVİM, ÇÖP ATMIYORUM”

İnsanların kendisini görüp etkilenmeleri ve spora başlamalarını için bu yola çıktığını söyleyen Akçay, şunları kaydetti: “Farkındalık yaratmak istiyorum. Türkiye’mizde insanlara doğa ve spor sevgisi aşılamak istiyorum. İnsanlar beni görüp etkilensinler. İnsanların yolda gelirken yola çöp attığını gördüm. Ben doğada yaşıyorum hiçbir çöpümü dışarı atmıyorum. Ben de bu konuya bireysel olarak elimden bu geliyorsa bunu yapmaya çalışıyorum. Sesimi duyurmak istiyorum. 40 bin kilometre sonunda kitap yazmak, çektiğim videoları belgesel haline getirmek, fotoğraf sergisi açmak istiyorum. Tur devam ederken gittiğim şehirlerde insanlara üniversitelerde okullarda sunum yapmak istiyorum. Amacım insanlara ulaşmak."

“BAŞLAMAKTAN KORKMASINLAR”

Türk insanının da spor yapabileceğini göstermek istediğini kaydeden Akçay, “Yerli gezginlere yabancı gözüyle bakmasınlar. 'Hello, hello' demesinler. Ben bu zor şartlarda bunu yapabiliyorsam ve keyif alabiliyorsam herkes yapabilir. Başlamaktan korkmasınlar. Ekipman ve bisikletin tipi hiç önemli değil, başlamaları lazım. Başladıktan sonra her şey daha kolay olur. Yerli olarak bizim de gezebileceğimizi göstermek istiyorum. İnsanlar beni görünce turist sanıp 'hello' diyorlar. Bu çok tuhaf. Türk insanı da bu şekilde gezebilir. Bunlara alışmamız lazım” dedi.

“KONAKLAMA İÇİN DESTEK OLMALILAR”

Kendisinin Karacasu’da konaklamasını sağlayan  Belediye Başkanı Mustafa Büyükyapıcı’ya teşekkür eden Akçay, pek çok şehirde bu konuda sorun yaşadığını söyledi. Akçay, “Özellikle belediye ve kaymakamlıklar bu konulara çok fazla katkı yapmıyor. Çok yerde ulaşmaya çalıştım fakat katkı alamadım. Lüleburgaz’da Bisiklet Akademisi gezgin bisikletlileri ücretsiz ağırlıyor. Kaymakamlığın ve belediyelerin imkanları olmasına rağmen destek olmuyorlar. Köylerde bile insanlar daha sıcak karşılıyorlar. Daha misafirperverler. Kentlerde imkanı olan vatandaşlar ve kurumlar destek olmuyorlar. Lüleburgaz Belediyesinin ve Karacasu Belediyesinin yaptığı gibi ücretsiz konaklama imkanı vermeliler” diye konuştu.

"BASIN DAHA ÇOK DUYARLI OLMALI"

Ses Gazetesine konuya gösterdiği ilgiden dolayı teşekkür eden Akçay, “Basın çok duyarsız. Şu an başka işimiz var deyip çok fazla hiç ilgilenmedi ulusal ve yerel basın maalesef. Belki parasal anlamda değeri yok ama basının değer vermesini istiyorum. Maddiyat geçici, bu doğayı güzel bir şekilde korumalıyız. Şu gördüğümüz çöplere baksanıza güzel bir şey değil bu. Atatürk’ün dediği gibi sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Sağlam spor yapan çevreye saygılı bireyler yetiştirdiğimiz zaman güzel bir ülke, güzel bir toplum oluruz. Ben bunu bireysel bir şekilde yapıyorum, basının bu konuda sesimizi duyurmasını istiyorum” ifadelerini kullandı. Akçay ayrıca vatandaşların facebook, instagram ve youtube adreslerinden takip edebileceklerini söyledi.

“HİÇ HASTA OLMADIM”

Zorlansa da asla pes etmeyeceğini söyleyen Akçay, “Yoluma devam edeceğim. Güzel yerlere gidiyorum, güzel insanlarla tanışıyorum, pedal çeviriyorum. Bir de yolda hiç hastalanmadım. Bisiklet hasta etmez. Karda da bindim, yağmurda da bindim fakat hastalanmadım. Eğer evde dursaydım bu zaman zarfında iki, üç kere hastaneye giderdim. Sadece küçük bir grip geçirdim o da kaldığım evin penceresinin gece açık kalmasından dolayı. Spor asla hasta etmez. İnsanlarımız doğaya sahip çıksınlar, spor yapsınlar, bisiklet binsinler. Doğayı koruyalım. Korumazsak kendimiz yaşayamayız. Çünkü oksijen deposu” şeklinde konuştu.

KAR FIRTINASINDA JANDARMA KUCAK AÇTI

Meriç nehrinden geçerken kar fırtınasına yakalanmasının anısını paylaşan Akçay, sözlerini şöyle tamamladı: “Camiye gittim. Hoca önce müftülükten ve kaymakamlıktan izin alacaksın dedi. Jandarmaya gittim. Önce çay getirdiler. Sonra yemek saati dediler. Yemeğimi yedim, sonra derdini anlat dediler. Anlattım. Konaklayacak yer arıyorum dedim. Misafirhane yok ama uzman çavuşun odası var dediler. 5 yıldızlı otel konforunda bir gece geçirdim. Sağ olsunlar."

Haber Videosu