Karacasu Kültür, Turizm ve Tanıtım Derneği Üyesi Aydın Mutlu’nun irtibata geçtiği İzmir Mağara Araştırma Derneği ve Dokuz Eylül Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü üyelerinden oluşan 7 kişilik ekip mağaranın haritalandırma, üç boyutlu model çalışmaları ve mermer ocağı tehlikesi altında bulunup bulunmadığı konularında araştırma yapmak için mağaraya geldi. Ekibe Karacasu’da Turizm Derneği Başkanı Bülent Eriklioğlu, mağara tanıtım çalışmaları içerisinde yoğun faaliyetlerde bulunan dernek kurucu üyeleri Aydın Mutlu, Vahide Şeker ve mağaraya ilk giren isimlerden olan Yenice Muhtarı Cavit Paksoy eşlik etti. Karacasu Şehitler Parkı'nda turizm derneği tarafından verilen kahvaltı ile başlayan etkinliğin ardından Sırtlanini'ne geçildi. Mağarada 4,5 saat geçiren ekip lazermetre, klinometre ve pusularla içeride çalışma yaptı.

"DERNEK OLARAK HAZIRIZ"

Sayısız kulüp ve doğacının ilçeyi ve mağarayı tanıması için gönüllü olarak etkinlikler düzenleyen Aydın Mutlu da ekibe çalışmalarından dolayı teşekkür etti. Bu çalışmanın son derece önemli olduğunu vurgulayan Mutlu, “Yaklaşık 6 yıldır gelen yürüyüş gruplarına Karacasu’da rehberlik yapmaktayım. Yılda ortalama bu haliyle bin kişiye yakın gezi grubu mağarayı ziyaret etmekte. Bir aylık çalışma sonucu İZMAD VE DEUMAK grubuna ulaşıp ilçemize davet ettim. Sağ olsunlar bizi kırmayıp geldiler. Şahsi fikrim mağaranın bu şekil atıl kalarak bilinçsizce girilip çıkılarak zarar görmesi yerine turizme açılıp koruma altına alınarak yetkili mercilerin izinleri, haberleri olarak bu mağarayı ziyarete açmaktır. Hem turizm açısından ilçeye katkısı olacak, hem de bilinçsiz ziyaret ve tahribatın önüne geçilecektir. Karacasu Kültür Turizm ve Tanıtım Derneği yönetim kurulu üyesi ve dernek ekibi olarak bu işin sonuna kadar arkasındayız. Antalya Damlataşta bulunan tüm sarkıt ve  dikitlerin burada sadece bir galeride olduğu dün kanıtlandı ve böyle bir efsanenin turizme açılıp koruma altına alınması için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız” dedi.

MERMER OCAĞI MAĞARAYA YAKLAŞIYOR

Mağaranın en son noktasının mermer ocağına girişe göre 100 metre daha yakın olduğunu saptadıklarını ifade eden İzmir Mağara Araştırma Derneği Üyesi Deniz Özgür, “2007’de yine dernek olarak çıkarttığımız haritaya uyuyor bugünkü çalışmamız. Bu ölçümlere göre mağara yer altında Kuzeybatıya doğru ilerlediğini gördük. Mermer ocağı ile birbirine en yaklaştığı yer 600 metreye kadar düşüyor. Arasındaki mesafe mağaranın girişinde 700-750 metre. Mağaranın madene en yaklaştığı yer 600 metreye kadar düşüyor. Burada biz mermer ocağının çevre etki raporunu, bu raporun nasıl düzenlendiğini bilmiyoruz. Oradaki yetkililer belki bu durumu göz önüne almışlardır, belki mağaranın durumundan haberdar değillerdir. Bununla ilgili yeni bir çalışmanın yapılmasını ve mağaraya en az etki edecek şekilde mermer ocağının yeniden düzenlenmesini istiyoruz. Mermer ocağının çıkardığı titreşimler, bu narin yapıdaki sarkıtların kırılmasına sebep oluyor. Etrafımızda da, yerde de çok fazla sarkıtın yerde olduğunu görüyoruz. Bunun sebebi mermer ocağı ve depremler olabilir. Mağaranın korunması açısından bizim garantici yaklaşmamız lazım” dedi.

DAMLATAŞ’TAN DAHA ZENGİN

Mağaranın öneminden de bahseden Özgür, “Mağarada yüzlerce binlerce sarkıt ve dikit var. Damlataş Mağarası'nı biliriz mesela sarkıt ve dikit anlamında çok zengin olduğunu. Buranın tek bir salonu Damlataş Mağarası'nın bütün sarkıt ve dikitlerine sahip. Burada birkaç salonda bu Damlataş Mağarası'nı katlayacak kadar, sarkıt dikit sayısına ulaşıyoruz. Bazı yerlerde tahrip edilmiş sarkıt ve dikitler gördük. Definecilere karşı korunması gerekiyor. Çevredeki maden tehdidine karşı korunması gerekiyor. 105 metre yarıçaplı bir dairenin içinde dolaşıyor. Uzanımı ise girintili çıkıntılı dolaşımlı bir şekilde 450 metre. Yükseklik girişi ile en derin noktası arasında 40 metrelik fark var” dedi.

NESLİ TÜKENMEKTE OLAN CANLI KALINTILARI MEVCUT

Mağaranın hem bir tabiat varlığı olarak, hem de kültür varlığı olarak korunması gerektiğine vurgu yapan Özgür, “Burada eski Yunan ve Bizans medeniyetine bazı kalıntılar var. Burada kil çıkarıldığı söyleniyor. Bazı rivayetlere göre sığınak olarak kullanıldığı söyleniyor. Mağaranın içinde zaten arkamda da görüyorsunuz, sayısız sarkıt ve dikitler var. Çeşitli oluşumlar var. Nesli tükenmekte olan bazı canlıların burada kalıntıları var. Anadolu koyunu ve bizon izlerine rastlamak mümkün. Hayvanlar avladıkları otçulları buraya taşıyıp burada tüketiyorlardı. Bu sebeple çok zengin bir fosil kaynağı mevcut” dedi.

EGE BÖLGESİ'NDE EN ZENGİN OLUŞUMA SAHİP MAĞARA

Özgür, “Ege Bölgesi'nde gördüğüm mağaranın büyüklüğüne oranla en zengin oluşuma sahip mağara sanırım bu. Bitki kökleri var. Mağaranın tamamı yüzeye çok yakın ve su sızma olanağı çok fazla bu sarkıt ve dikit sayısını arttırmış. Bu mağara daha derinde olsa bunları bu kadar göremezdik. Dezavantajı yüzeydeki her titreşimden etkileniyor. Mağaranın içindeki sarkıt ve dikitlerin kırılmasına sebep olabilir” şeklinde konuştu.

MAĞARA HER ŞARTTA KORUNMALI

Dokuz Eylül Üniversitesi Mağara Araştırma Derneği Üyesi Kaan Akkuş ise mağaranın turizme açılması halinde bunun korunarak yapılması ve profesyonel ekiplerce yapılması gerektiğini söyledi. Akkuş, “Turizme açılmasının getirisi götürüsünü karşılamıyor. Sivil halkın mağaraya girmeden mağarayı görmesine olanak sağlayacak panolar oluşturulabilir. Fotoğraflar, videolar, sesli sunumlar oluşturulabilir. Girmiş gibi keyif alacaklardır. Yürüyüş yolları ile birleştirilebilir. Katkı sağlar hale getirilebilir. Siz de yaşadığınız yerde mağaralara giriyorsanız fotoğraftan başka bir şey çıkartmayın, zamandan başka bir şey öldürmeyin, ayak izinden başka bir iz bırakmayın” ifadelerini kullandı.

ÇALIŞMALARI ANLATTILAR

Dokuz Eylül Üniversitesi Mağara Araştırma Derneği Başkanı Ümran Sağdıç ise, “Öncelikle mağaradaki yapıların nasıl oluştuğunu inceledik. Kulüp olarak araştırmalar yapıyoruz. Bir mağarayı haritalamak, keşfetmek, mağaradaki canlıları ve oluşumları korumayan çalışmaktır. Bu mağaralarda oluşan yeni şeyleri korumak kadar oluşabilecek kazalar sebebiyle haritalandırmalar yapmak da önemli. Biz hem araştırma hem keşif kulübüyüz. Şimdiye kadar yaptığımız sayısız keşfettiğimiz ve araştırma var. Burası da daha önce keşfettiğimiz mağaralardan biriydi” şeklinde konuştu. Mağaraya 1984’te MTA ile giren muhtar Cavit Paksoy da, “Sırtlanini Mağarası çok eski yıllardan beri vatandaşlar tarafından bilinse de vatandaşlar buranın ağzını taşlarla kapatmışlar. Yıllarca kapalı kaldı ama 1984 yılında MTA’nın Yenice Beldesinde Kükürt Etüt Kampı sırasında Jeoloji Mühendisi Ali Tekin ve Ahmet Kartal tarafından mağaranın ağzı bir miktar açtırılarak 1984 yılında ilk kez buraya girildi. Mağara son derece önemli bir mağara. Bu çalışmanın da verimli olduğunu düşünüyorum” dedi.