Aydın’da son dönemde birçok vatandaş, geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti. Genç yaşta kalp krizi vakaların artması ise toplumda tedirginliğe neden oldu. Genç yaşta kalp krizi vakalarıyla ilgili Aydın Atatürk Devlet Hastanesi’nde Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ufuk Özgül, SES Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulundu.

“ÖLÜM NEDENLERİ ARASINDA İLK SIRADA”


Kardiyoloji Uzmanı Dr. Özgül, şu ifadeleri kullandı: “Akut miyokard infarktüsü kalp krizinin tıbbi adıdır. Kalp krizi bir veya daha fazla koroner arterin tıkanması sonucunda gerçekleşen, hayatı tehdit eden hatta ölümle sonuçlanan patolojik bir durumdur. Koroner arterlerin yani kalbi besleyen damarların tıkanması genellikle uzun süreçli, çok seyrek olarak da akut gelişen bir olayların devamlılığıdır. En sık görülen semptom, kol, sırt, boyun veya çeneye yayılabilen göğüs ağrısı veya rahatsızlığıdır. Sıklıkla göğsün ortasında veya sol tarafında oluşur ve birkaç dakikadan fazla sürer. Rahatsızlık bazen mide ekşimesi gibi hissedilebilir. Diğer belirtiler arasında nefes darlığı, mide bulantısı, baygınlık hissi, soğuk ter veya yorgunluktur. Kalp hastalıkları, dünyada olduğu gibi Türkiye´de de ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer alıyor.”

GENETİK RİSK FAKTÖRÜ


Dr. Özgül açıklamasına şöyle devam etti: “Geçmiş yıllarda kalp krizlerinin büyük çoğunluğu 60 yaşın üstünde yaşanmaktaydı. 50’li yaş grubu kalp krizleri ise geç yaş kalp krizleri olarak tanımlanmaktaydı. Fakat günümüzde kalp krizi yaş gruplarının 30’lu yaşlara kadar inmesiyle bu süreç endişe vermektedir. Daha ileri yaş gruplarında kalp damarlarında kolleteral denilen damarsal yan ağlarının genç yaşlara göre daha iyi gelişmiş olması nedeniyle, genç yaş kalp krizleri maalesef daha ölümcül olmaktadır. Kalp krizlerinin neden 30’lu yaşlara indiği sorusunun ilk cevabı genetik risk faktörüdür. Ailede iskemik kalp hastalığı veya kalp krizi geçmişi, özellikle 55 yaşından önce miyokard enfarktüsü geçirmiş birinci dereceden bir erkek akraba (baba, erkek kardeş) veya 65 yaşından küçük birinci dereceden bir kadın akraba (anne, kız kardeş) varlığı kişinin kalp krizi riskini artırmaktadır. Maalesef genetik özellikler bütün risk faktörleri için değiştiremediğimiz tek unsurdur.”

DİĞER RİSK FAKTÖRLERİ


Sigara tüketimi, şeker hastalığı, tansiyon hastalığı, kilo fazlalığı, hareketsizlik, stres, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, iyi kolesterol düşüklüğü, kötü kolesterol yüksekliğinin risk faktörleri arasında yer aldığını ve bireyler tarafından önlenebilecek durumlar olduğunu vurgulayan Dr. Özgül, “Sigara tüketimi, sigarayı bırakmak kalp sağlığınız için yapabileceğiniz en iyi şey!
Şeker hastalığı, özellikle kontrolsüz seyreden şeker hastalığı vücuttaki tüm damarları tahrip ediyor. Şeker hastaları mutlaka düzenli kontrol edilmeli ve kan şekeri seviyeleri normal sınırlarda tutulmalıdır. Tansiyon hastalığı, kan basıncının yüksek seyretmesi kalp üzerinde aşırı stres yaratarak damarların zarar görmesine, kalp kaslarında kalınlaşmaya, vücudun en büyük damarı olan aort damarında genişleme ve yırtılmalara yol açabilir. Kan basıncı 130/90 mmHg ve üstünde olan kişilerin mutlaka kalp doktoru tarafından takip edilmesi ve uygun tedaviyi alması gerekir. Kilo fazlalığı, kadınlarda bel çevresinin 88 santimetre erkeklerde 102 santimetreden geniş olması kalp hastalığı riski açısından önemli bir belirteçtir. Bu kişilerin gerek diyet düzenlemesi gerekse egzersiz programlarıyla mevcut yağ oranlarını kontrol altında tutmaları gerekir. Hareketsizlik, hareketsiz yaşam tarzı günümüzün en önemli sorunlarından biri. Hiç spor yapmamış kalp hastalığı risk faktörleri olan kişilerin yoğun spor programına başlamadan önce mutlaka kalp doktoru tarafından kontrolden geçmeleri gerekir.
Stres, aşırı hırslı, yarışmacı, saldırgan, kavgacı ve sinirli kişilerde kalp krizi riski daha fazladır. Ayrıca depresyon, kalp krizi riskini artırır. Sağlıksız beslenme alışkanlıkları, aşırı tuz tüketimi ve katı yağ tüketimi riski arttırmakla beraber, omega 3’ten zengin beslenme tarzı kalp krizi riskini azaltır. İyi kolesterol düşüklüğü, kötü kolesterolden bağımsız olarak iyi huylu yani kalbi koruyan kolesterolün düşüklüğü vücudun damar savunmasının zayıf olduğunu gösterir. Bu durumda olan genç hastalar kalp hastalığına daha yatkındır ve daha dikkatli olmaları gerekmektedir. Sağlıklı beslenme (omega 3’ten zengin), düzenli egzersiz ve sigaranın bırakılması iyi huylu kolesterolde yükselmeye neden olur. Kötü kolesterol yüksekliği, LDL ve Trigliserid olarak bilinen kötü kan yağları damar yapısını bozarak krize sebep olmaktadır. Kan kötü kolesterol değerleri gerek yaşam tarzı değişikliği gerek ilaç tedavisi ile kontrol altında tutulmalıdır. Genetik faktörler hariç bahsettiğimiz bütün risk faktörlerin maalesef genç nesili etkisi altına almaktadır. Dolayısı ile takvim yaşımızdan çok daha kötü bir kalp damar yaşına sahip oluyoruz. Yapılacak tek yöntem bütün risk faktörlerinden kaçınmak olacaktır.”