CHP’li Bülbül, “Kadına yönelik her türlü şiddet ve cinayet davalarında iyi hâl ve haksız tahrik indirimi artık hâkimlerin diline pelesenk oldu. Haksız tahrik indirimi hâkimlerin takdir yetkisi değil, zihniyetlerinin bir ürünüdür.” dedi. Kadına ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili kanun teklifi Meclis’te muhalefetin maddeler üzerindeki değişiklik önerileri dikkate alınmadan kabul edildi.

“KADIN CİNAYETİ VERİSİ YOK”

Kanun teklifi ile ilgili Genel Kurul’da konuşma yapan komisyon üyesi CHP’li Bülbül, teklifin kadına ve sağlık çalışanlarına yönelik yönelik şiddeti engellemek için yeterli olmadığını, yapılan değişikliklerin Anayasa ve hukuk normlarına aykırılık taşıdığını belirterek şunları söyledi: “Kadına yönelik ayrımcı politikaların değiştirilmesi, şiddetin önüne geçilmesi için Anayasa başta olmak üzere pek çok kanunda, onlarca maddede düzenlemeler yapıldı. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için İstanbul Sözleşmesi'nin ilk imzacısı, ev sahibi, öncüsü olduk. Peki, geldiğimiz yer neresi? İstanbul Sözleşmesi'nden bir gecede çıkıldı. Bu adım, kadın mücadelesi ve 6284 sayılı Kanun'un uygulanması bakımından en önemli tehditlerden biri hâline geldi. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için tarafı olunan Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi yani CEDAW tozlu raflara kaldırıldı. CEDAW Komitesinin hiçbir tavsiyesine uyulmadı, hâlâ uyulmuyor. Örneğin, 2014 sonrasında Türkiye'de kadın cinayetlerine ilişkin herhangi bir resmî veri hâlâ yok. 2008 ve 2014 yıllarında yapılan ve her beş yılda bir yapılması planlanan Türkiye'de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması 2014 yılından beri yapılmamakta."

“HAKSIZ TAHRİK İNDİRİMİ ZİHNİYET ÜRÜNÜDÜR”

Milletvekili Bülbül, açıklamasına şöyle devam etti: “Kadına yönelik her türlü şiddet ve cinayet davalarında iyi hâl ve haksız tahrik indirimi artık hâkimlerin diline pelesenk oldu. Haksız tahrik indirimi hâkimlerin takdir yetkisi değil, zihniyetlerinin bir ürünü olarak tutanaklara geçti çünkü artık hukukçular o kürsülerde oturmuyor. Bu kürsülerde, nişanlısı telefonunu açmayınca polislerle yurdu basan savcılar, kadınların yasalarla korunduğunu, erkeklerin itibarsızlaştırıldığını ve şiddet uygulayan erkeğin kusurlu bulunduğunu yazan hâkimler var. Bu düzende bu göz boyama tekliflerle, kanun teklifleriyle bir adım öteye gidilemeyeceği açıktır.”

ÇİLEM DOĞAN ÖRNEĞİ

AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılından Mayıs 2022'ye kadar, en az 6 bin 441 kadının öldürüldüğünü söyleyen Bülbül, “Bu cinayetlerin büyük kısmı ne davaya döndü ne de sanıklar gerekli cezayı aldı. Şiddet failleri haksız tahrik ve iyi hâlden ceza indirimi alırken erkek şiddetine karşı hayatta kalabilmek için meşru müdafaa hakkını kullanan kadınlar ise cezalandırıldı. "Hayatta kalmak için kendini koruyan kadınlara verilen cezalar hangi hukuk normuna, hangi vicdana sığar?" açıklaması yapılmadı; Çilem Doğan davası bunun açık örneğidir.” diye konuştu.

“SAĞLIKÇILARIN SORUNU 3 MADDE İLE ÇÖZÜM BULMAZ”

Sağlık çalışanları ile ilgili düzenlemelerin Kadına yönelik şiddet ile aynı düzenlemede yer almasına da tepki gösteren Bülbül, şu ifadeleri kullandı: “Biz ‘nitelikli yasama’ dedikçe siz elmayla armudu bir kefeye koyuyorsunuz; bir tarafta kadına yönelik şiddet, bir tarafta sağlıkçıların sorunları ve onlara uygulanan şiddet, yine torba yasa. Sağlıkçıların sorunu, bir kanun teklifine 3 madde konulabilecek kadar çözüme ulaşılabilecek bir nokta değil. Sağlıkta şiddet, sadece hastanın ya da hasta yakınının uyguladığı şiddetle sınırlı değil arkadaşlar; çalışma ortamları, mobbingler, ilaçsızlık, malzemesizlik, uzun süreli nöbetler, bunların hepsi sağlıkta şiddetin bir başka boyutu.”